Bir kaç gün sonra, akşamüzeri gitmeye karar verdik. Bindik arabaya.
Bir evin kapısının önünde durduk. Hava da kararmaya başlamıştı. O arada, acaba geri dönsek mi diye düşünmedim değil, çünkü geldiğimiz yol bile bana korkutucu gelmişti nedense. Belki yaşadıklarımla alakalıydı, Berkayda burayı nereden bildiğini hiç söylememişti bana...
Bu düşüncelerdeyken kapı açıldı, içeriden bir kadın çıktı. Yaşlı, yüzü buruşmuş siyah bir başörtüsü takan biriydi. Bizi görünce, buyurun ne istiyorsunuz dedi. Biraz sert bir şekilde sormuştu.
Direkt sert bir şekilde giriş yapınca, ilk birkaç saniye cevap veremedim, tam cevap verecekken Berkay, benim yerime konuştu.
Bir şey danışacaktık size diyebildi, sonra beni işaret ederek, arkadaşıma bir büyü yapıldığını, yada musallat olduklarını düşünüyorum dedi.
Geçin içeri dedi kadın. İçeri geçtik Berkayla birlikte.
Evde, doğru düzgün eşya yok, bir masanın üzerine konulmuş cam kavanozların içinde çeşitli renkte sular vardı, yada her neyse...
Duvarda Arapça yazılı bir kâğıt vardı, sonradan o kağıt elime geçti size onun fotoğrafını atacağım.
Arapça yazılı kâğıdın bulunduğu duvarın karşısındaki duvara insan çizimi yapılmıştı. Sonradan şahit olduğum bir büyü de çizilenin aynısıydı, sadece daha büyük şekildeydi bu duvardaki.
Ben evi incelerken falcı kadın oturun, dedi.
Berkayla baktık, ama oturacak ne çekyat, ne koltuk, ne sandalye, ne de herhangi bir şey vardı.
Bunu düşündüğümüzü fark etmiş olacak ki, yere çökün dedi. Sesi emrediciydi, dediğini hemen yaptık.
Sana musallat olan var mı, yok mu öğrenmek için onu çağıracağım, lakin korktuğunuz anda sakın dua okumayın, çağıracağım cin, Müslüman taifesinden değil dedi.
Benim gözler faltaşı gibi açıldı cin çağırma lafını duyunca. Berkaya baktım, yere bakıyordu, gözlerini kapatmıştı.
Nereye düştüm ben bir delinin peşine takılıp ta, diyordu içinden muhtemelen, ama bunun suçlusu ben değildim kendisi getirmişti beni buraya.
Kadın bizim bulunduğumuz yerden ayrıldı, Berkayla bense biraz olsun bile kıpırdamıyorduk. Sonra falcı kadın geldi elinde bir ekmek ve Kuran vardı. Kuranı açtı, dikkatimi çeken bir şey oldu, bazı sayfaları yırtıktı.
Falcı kadın açtığı sayfayı yırttı, ben ise ne yapıyor bu aq delisi diyorum içimden, yere koydu yırttığı sayfayı, üstüne getirdiği ekmeği koydu, sanki biz odada yokmuşuz gibi davranıyordu.
Ekmekten bir parça alıp, yedi. Kurandan yırttığı sayfayı tersten okumaya başladı.
Bu yaptığına anlam verememiştim. Ama sonradan öğrendim ki, Müslüman olamayan bir cinden yardım almak için, Müslümanlığı aşağılayacak şeyler yapmak gerekirmiş, kadında bu yüzden öyle yapmış.
Falcı kadın ayağa kalktı ve tam önümüze geldi, odada bulunan daha önce görmediğim siyah taşları bir kabın içinde yaktı, siyah bir duman çıkıyordu yanan şeyden, duman bütün odayı kaplamıştı.
Arapça olduğunu tahmin ettiğim bir takım sözler söylemeye başladı yanan ateşe bakarak, ama çok hızlı şekilde söylüyordu, söylediklerini anlayamıyordum.
Sonra durdu, Türkçe konuşmaya başladı 'ey ilim sahibi Kasum, ateşten doğma kasum, bu aciz olan topraktan yaratılanlara ses ver' dedi.
Bana dönüp, ismin nedir dedi?
İsmimi söyledim, tekrar anlamadığım dilde konuşmaya başladı. Bu sefer yavaş konuşuyordu ''ve sahi cesedi kulli' dedi.
Ateşten öyle bir duman çıktı ki, tüm odayı kapkaranlık yapmıştı. Tekrar bana baktı, 7 ceddini bırakmayacak bir büyü var üstünde, onların 7 ceddine, senin yedi ceddin, çok güçlü bir büyü dedi.
Kim, neden yapmış bu büyüyü, nasıl kurtulacağım bundan dedim.
Bu musallat sana değil, ailenden, senin soyundan birine yapılmış. Onlarla bir anlaşma yapacağız, sana ve sülalene musallat olan kabileden başka kurtuluş yolu yok dedi.
Nasıl olacak bu anlaşma dedi.
Şimdi olmayacak, 9 akşam sonra bana istediğim malzemeleri getir, 9 akşam sonra bu evde olacak ayin ve onlar anlaşmayı kabul ederse bu büyü, bu musallat bitecek.
Lakin o vakit gelinceye kadar bundan kimseye bahsetmeyeceksiniz, eğer onlardan ve musallattan bahsedersen, onları başınıza daha da sararsınız dedi.
İstediği malzemeleri söyledi bana -şimdi burada yazmayacağım onları bulmaya çalışıp ileride anlatacağım ayini uygulamaya çalışanlar olabilir diye- getirmem gereken malzemeleri söyledikten sonra, çabuk gidin buradan dedi.
Çıktık evden, hava karardı yatsı olmak üzereydi.