Cinlerin Çaldığı Hayatım 17

1.4K 46 2
                                    

Sabret oluyor dedi sıcak bir ses tonuyla.

Hocam az önce rüyam...

Rüya değildi, hadi sen işine bak. Yarında buraya gel.

Hocam gelmem için pek müsait bir durumda değilim.

Seni bir şekilde gönderecekler, takılma. Kolay gelsin.

Telefonu kapadı. Sakalımı kaşıdım, güldüm aptal aptal. Ulan dedim ben sanırım büyük bir iş başardım. Kahkahalar atmaya başladım. Odanın içinde bir baş gidip geliyorum.

Kilitli kapım vuruldu, sonra kolu zorlandı. Hemen açtım, kapıyı.

Babam içeriye bir göz attı kaşları çatarak. Ne yaktın lan burada dedi ? İçeri bir garip kokuyor ? sigaramı içtin, bıyığını mı yaktın ne halt yedin?

Yok hayır dedim, uyuyordum. Dua etmek için kalktım.

Böyle hayretle baktı yüzüme. Eee neye gülüyordun o zaman dedi, adam gibi uyutmadın ? Ses çıkarmadım.

Oğlum din, iman bunlar güzel şeyler. Bunlarla uğraş ama deli gibi de odana kapanma. Ne dışarı çıkıyorsun, ne başka bir şey. İş aradığını da görmedim.

Belki hata birazda bende, pek ilgilenemedim sizlerle, arkadaş gibi olamadım. Bir derdin falan mı var?

Yok baba...

Seni göndereyim mi bir yerlere? Birkaç gün gez dolaş, ama sonra dönünce bir iş falan bak. Bu kadarı da iyi değil be oğlum.

Kafayı yiyeceksin. Şu saçına bak yağ içinde, sakallarını bir kes. İstanbul yollayayım mı seni? Yada İzmir'e?

Bizde babadan bir şey istenmez, cidden istenmez. Kendi verirse de utana sıkıla alırsın.

Adam kendi eli ile beni istediğim yere yollayacak, işe bakar mısın? Evet diyemem ama hayır da diyemem. Bizde istemem yan cebime koy manasına gelen sen bilirsin baba dedim.

Ne zaman gitmek istersin? Hemen mi? Ama git gel de kendine bir iş bak oğlum.

Yarın gideyim baba, durumun uygunsa

İyi sabah para çekeyim, akşam otobüsüyle gidersin. Hadi yat sende.

Kapıyı kapattı, bende tekrar dalmasın diye ışığı kapattım. Sadık hocaya hayran kaldım, nasılda söylediği çıkıyordu.

Ertesi sabah babamla beraber bankaya gittik. Kendisi atm kartı bile kullanmaz, gider elden çeker. Bir miktar cebime koydu, otobüs bileti aldım İstanbul'a.

Şimdi İstanbul'a gitmek işini ayarladık, lakin en fazla bir haftalık idare eder beni verdiği para.

Mesele para değil aslında, Sadık Hoca masrafların tarafımdan karşılanacak demişti 3 aylığına. Fakat babam demeyecek mi '' ulan sana verdiğim para ile nasıl kaldın 3 ay oralarda ? ''

Babamı az çok tanırım, dünyanın en gereksiz adamlarından biridir. Kalkar gelir İstanbul'a bir şekilde bulur beni. Kafamı meşgul etti durdu bu düşünce.

Akşam otobüse binip, İstanbul'a yollandım. Uzun bir yolculuktan sonra indim merdivenlerden. Karşımda Abdullah vardı. Onu görünce şaşırmıştım. Ben sadık Hoca'nın beni almasını bekliyordum.

Ruh gibiydi Abdullah, nasıl anlatsam sana? Duruşu, bakışı aynı ekmek teknesindeki ölü karakteri. Yanıma geldi ağır çekim hareketlerle, valizimi aldı elimden.

Çok bozuk bir Türkçe ile ''geçmiş olsun ağam'' dedi. Ağam? bu Antep şivesi, ama çok kırık bir Türkçe.

Eyvallah Abdullah kardeş, Sadık hocam gelmedi mi acaba ?

Sadık hoca çok meşgul, ben seni götüreceğim.

Araba var mı peki?

Benim ehliyet yok, ama gideceğiz biz.

Yürümeye başladık otogar çıkışına. Ürküyordum Abdullah'tan. Hiç yüzüme bakmıyor zaten. Donuk mavi bakışları ilerde daima, kemik yapısı fena derecede bozuk demiştim ya, daha da bozulmuş bir ay içinde.

Abdullah dedim sen nerelisin? Azez ağam dedi Abdullah. Azez yani Suriye doğru mu Abdullah?

Doğru ağam dedi ve sohbeti kesmek istercesine adımlarını hızlandırdı. O adımları hızlandırdı ama bende yanındayım, koşarcasına ilerliyoruz.

Otogardan çıktık, az ilerde siyah lüks sayılabilecek bir otomobil. Kapı açıldı, inen eşref bey.

Hoş geldin arkadaşım, Abdullah valizi bagaja koy bir an önce gidelim dedi.

Ulan eşref bey ne alaka diye düşündüm. Abdullah valizi yerleştirdi, eşref beyin yanına oturdu. Arka koltukta da ben varım.

Eee kardeşim seni almakta bize nasip oldu dedi.

Eşref bey zahmet etmişsiniz, ben sadık hocamı bekliyordum ama kendisi meşgulmüş sanırım dedim.

Evet, evet dedi. Sadık Hocamız benden rica etti. Bu arada bir şey daha rica etti. Sana verdiğim kart vardı ya hani, hiç arayıp sormamışsın. Sana burada uygun bir yer buldum. Şimdi oraya gidelim de bir görüşelim.

Eğer açsan sonraya bırakalım, öncelikle karnını doyuralım dedi.

Yok eşref bey dedim, siz benim için zahmet etmişsiniz, önce gidip görüşelim.

Hiç kafanı takma dedi, zaten hazır gibi bir şey. Formaliteden bir iki soru sorarlar, form doldurursun, olacağı bu kadar.

Abdullah'ı arabanın yanına bırakıp, Eşref beyle orta halli bir iş yerine girdik. Patronu ayaklandı hemen bir saygı, bir hürmet. Sigara ikram etmeler, kahve söylemeler.

Zaten bir yere ziyarete giden adama kahve söylüyorlarsa, bu berberde bile olsa, anla ki adam önemlidir.

Oturduk şu kahverengi sigaralardan içiyoruz, ama öyle kötü tezgahlardan satılanlardan değil.

Çok büyük bir iş yeri değil, ama öyle aman aman gömmeye de gerek yok. İç odalarda 2-3 çalışan var, birde girişte bir masa atıp kızın tekini sekreter diye oturtmuşlar.

Hoşbeş muhabbeti geçtikten sonra, Eşref bey sigarasını küllükte ezdi.

Bu arkadaşımız yeni mezun, sevdiğim bir dostumun emaneti bana. Ona uygun bir iş varsa, muhakkak verebileceğini düşündüm Ahmet bey dedi adama.

Ne demek Eşref abi, senin emrin olur. Maaşı bile sen belirle dedi adam kahkaha ile karışık. Her yerde işimi görüyorum diye nasıl da böbürlendi eşref bey, hayalin durur.

Adam bana eşref bey'i övüp duruyor. İşte zamanında şöyle sıkıştım, eşref bey el attı. Yok efendim böyle oldu, eşref bey yetişti. O da şiştikçe şişiyor. Arkası tempra kasası gibi kalktı

Bana işimle pek alakası olmasa bile belirli evrakların takibi görevini verdiler. Çalıştığım yer mesleğimle ilintili, ama yaptığım iş değil.

İşte şu belgeleri belediyeye götür, bunu şuraya onaylat. Bir bakıma sekreterim, ama jartiyerim yok.

Olsun dedim kendime, iyi kötü kapağı attım bir yere. Eşref bey dedim çok teşekkür ederim size, ama bir aileme danışabilir miyim? Elbette rahatına bak dedi eşref bey.

İçeride boş duran ufak mutfağa girdim. Babamı aradım, durumu anlattım. Kim bunlar neciler dedi?

Ne kadar maaş alacaksın, orada nasıl yaşayacaksın, İstanbul'da ölürsün acından vs. biraz karşı çıktı.

Yok vs dedim, durumu allayıp pullayarak anlattım.

İyi bakalım, iki gün sonra pişman olmayacaksan hayırlı olsun dedi. Böylelikle işe de girmiş oldum.

Gerçek Bir Cin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin