Lanetli Köy 6

1.7K 44 11
                                    

Annemi aradım ilk önce. Sabah habersiz evden çıkınca merak etmişler, sabahtan beri yoksun niye haber vermedin vs. diye fırca attı biraz.

Gezmeye çıktım öyle, arabayı park ettim yürüyüş yaptım, gelirim merak etmeyin falan diye bir bahane buldum kapattım telefonu.

Sonra dayımı aradım, bize gel seninle bir köye gidelim yeğenim dedi.

Nereden çıkmıştı bu, hocadan duyduklarımdan sonra o köye nasıl gidecektim.

Dayım konuşmaya devam etti; geline ne alınacak bu konuda adetleri falan neler, usullerini sormak lazımmış. Anneannen diyor bak onu veriyorum dedi.

Anneannem aldı telefonu. Oğlum onlar 3 hafta sonra gelin dedi ama dünürleri ziyaret iyi olur, hem adetlerinde geline ne hediye gider, ne takılır bunları soralım ki düğünde mahcup olmayalım.

Geçen sefer biliyorsun pek bir şey konuşamadık, dayınla bir gidin gelin dedi.

Ben 3 hafta sonrasının hesabını yaparken, dayımla anneannem beni gün o yasak yere gönderiyordu.

Belli etmemem lazımdı. Tamam gidelim dedim kapattım telefonu.

Sigara yaktım, 5 dakika kadar düşündükten sonra, hızlı bir şekilde sürdüm arabayı şehre doğru.

Şehre varınca dayımlara sürdüm, evlerinin önüne vardım. İndi bu aşağıya, 10 dakika da beni bekletti üstüne.

Niye suratsızsın lan, hayrola 10 dakika beklettim diye mi dedi.

Keşke 10 saat bekletsen de şu köye götürmesen diye geçirdim içimden. Yorgunum biraz ani oldu bu köy işi, bugün pek beklemiyordum dedim.

Bir şey olmaz, sen de evleneceksin yakında yeğenim alış böyle şeylere diyordu.

Evleneceğin şeyin ne olduğunu, gittiğimiz köyün neresi olduğunu bilsen, böyle rahat konuşur muydun acaba...

İkindi vakti olmuştu bu arada. Yola koyulduk, 1.30 saat kadar sonra köydeydik, hayat belirtisi olmayan yasak köy yine karşımda duruyordu.

Kapıyı çaldık, Karahasanın Basri açtı.

Ne arıyorsunuz burada dedi.

Dayıma baktım ne diyecek diye.

Basri amca dedi dünürümüz olarak bir ihtiyacınız, bir diyeceğiniz var mı onu sormaya geldik. Bir de adetlerinize göre düğün günü bizden ne hediye beklersiniz.

Basri dik dik bize bakıyordu, kapıda konuşuyorduk içeri dahi davet etmedi.

Bir süre durduktan sonra, takı hediye istemeyiz kendiniz gelin kafi dedi.

Dayım bir hayli şaşırdı, hoşuna da gitti muhtemelen, zira cebinden para çıkmadan gelini alacağını düşünüyordu.

Kendimi sıkıyordum, farklı düşüncelere dalmaya çalışıyordum. Onların yasaklı varlıklar olduğunu, bu köyün yasaklı köy olduğunu bildiğimi anlarlarsa orada bana akıl almayacak şeyler yaparlardı.

Lafa girdim, o sırada hem korktuğumu belli etmemek adına, hem de kendimce kahramanlık yapacağım ya... Belki içeride dayım bir şeyler fark eder de bunların etkisinden kurtulur diye düşünüyorum aklımca.

Kendime yoldaş arıyorum, çünkü kaldırmak kolay değil üçü büyülenmiş halde ben tek başıma hepsinin adına mücadele etmeliyim.

Basri amca içeriye davet etmeyecek misin bizi dedim.

Yan yan baktı bana, içeride misafir var lakin çok istiyorsanız girin dedi isteksiz bir tavırla.

Dayıma baktım, o girelim derse girecektim. Hadi girelim dercesine kafasını salladı ve eve girdik.

Girişteki odada 4 tane adam oturuyordu basriyle birlikte 5 kişiydiler, biz de girişteki odaya oturacaktık adamların yanına.

Selam vermedim dayım da vermedi oturduk direk. Diğer odanın kapısı açıktı, o odaya gözümün ucuyla bakmamla dehşete düşmem bir oldu...

Bir halka oluşturacak şekilde 9-10 tane çarşaflı kadın ayakta yere bakar halde duruyorlardı, bir heykel gibi sanki, hiçbir hareket yoktu.

Ben dondum kaldım, kadınları normal bir Türk kadını gibi düşünmeyin çok uzun boylu çarşaflı kadınlar.

Kadınlardan birisi bir anda boynunu bana çevirdi, yere bakar halde boynu bana dönüktü, nasıl fark etmişti onlara baktığımı, anlayamadım.

O an dünyadaki her şeyden daha çok, gözlerini görmek istedim. Şimdi düşününce böyle bir şeyi nasıl istemiş olabilirim diyorum? Ama evet en çok gözlerini görmek istedim. Lakin kaldırmadı kafasını.

Tüm bu olay 2-3 saniye falan sürdü, sonra hemen kapıyı kapattı. Ben hayatımda böyle bir manzarayla karşılaşmamıştım.

Basri'nin sesiyle irkildim, biz de köy ahalisi ile düğün hazırlıkları hakkında konuşuyorduk dedi.

Nasıl bir ahali ise, susup dik dik bize bakıyorlardı. Birden şaşırtıcı bir şey söyledi. Biz bu köy ahalisi olarak hepimiz kardeşiz dedi karahasanın Basri.

Nasıl yani dedim?

Bu köydeki her erkek birbiri ile kardeş, aynı şekilde kadınlarda birbiri ile kardeş. Yani köydekiler 2 farklı aile olarak birbirinin akrabasıydı. O zaman 2 soy vardı bu köyde, kadınların ve erkeklerin geldikleri soylar.

Peki çobanın yaktığı, köydekiler de bunların akrabası mıydı, yoksa onlar farklı soydan varlıklar mıydı, en çok bunu merak ediyordum.

Gerçek Bir Cin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin