Cinlerle Tanışmam 25

1.4K 41 0
                                    

Uyandığımda burnumdan kanlar fışkırıyordu, delirmiş gibi hissediyordum kendimi.

Muzaffer üstüme çökmüş halde, neredeyse bedeninin ağırlığını kullanarak beni yere yapıştırma gayretindeydi. Ondan iri yapılı olmam sebebi ile çok zorlandığı belli idi.

Müjgan muzaffere çekilmesini söyledi. Bana elinden hazırladığı karışımı içirdi. Hiçbir şey soracak durumda değildim.

Ardından büyük bir soğanı göğsümün üzerine koydu. Bir çakmak yaktı ve toplu iğneyi ısıttı... 99 kere bir ismi zikretti, 100. de ise tekbir getirerek iğneyi soğana sapladı.

O an sanki kalbim yerinden sökülmüş gibi bir acı hissettim. Kalkabilirsin dedi, geçmiş olsun...

Ne oldu bana dedim.

Git duş al ve gel dedi.

Yorgun ve perişan bir hali vardı onunda.

Banyoya gitmek adına valizimden çamaşır alırken Muzafferin odasındaki saate gözüm takılmıştı, odaya girdiğimden bu yana 2 saate yakın zaman geçmişti.

Banyoya girdim, soyunurken iç çamaşırımda bir miktar kanla karışık sperm kalıntısı gördüm. Boy abdesti aldım, hala titriyordu vücudum.

Saatlerce ağır bir işte çalışmış gibiydim. Bilhassa belim ve göğsüm darbe yemişçesine ağrıyordu

Duş aldım ve çıktım. Şimdi olayın aslını öğrenme zamanıydı. Kadın uzunca anlattı, ben toplamaya çalışayım...

***

Dedem, Allah'a inanan ve ibadet ehli biriymiş. Allah'a sürekli maksudum sensin, hazine senindir bana imanımı arttıracak deliller ver dermiş. Ona Erumi ve Sakil dediğim bu iki varlığı deneme vasıtası ile göndermişler.

Erumi ve Sakil dedeme; bu işten vazgeç sana ün, şöhret ve mal verilecek diye teklif etmişler.

Oysa deden aynen peygamber efendimizin dediği gibi 'bir elime ayı, bir elime güneşi de verseler ben bu işten vazgeçmem' diye cevap vermiş.

Onlarda sen kazananlardan oldun, Allah bizi sana hizmetçi olarak yolladı. Sana ilim öğreteceğiz. Allah yolundan ayrılmadığın müddetçe seninle beraberiz demişler...

Bir süre ilişkileri böyle devam etmiş, dedem onlardan sadece imanını arttıracak deliller ve işler istemiş. Olayların iç yüzüne vakıf olmuş.

Ona sürekli bizden istediğin, halledilmesi mümkün bir iş var mıdır? diye sorarlarmış. Dedem ise her seferinde imanımı arttıracak deliller dermiş...

Ona bu güzel davranışından ötürü muhabbetleri artmış. Ben doğduğumda, dedem çok mutlu olmuş. Çünkü babamın abisinin yıllarca çocuğu olmamış, torun özlemine ben son vermişim.

Senin adını ilim sahibi peygamber olan peygamberin ismi ile şereflendireceğim demiş. Adım Süleyman olmuş.

Bu varlıklarda Süleyman'ına manevi bir hediye vermek isteriz, sen seç diye tebriğe gelmişler.

Ona da bana verilen gibi hakikati ve imanı arttıracak deliller verilsin demiş dedem...

Allah'ın izni ile bu mümkündür, o saparsa felakete düşerse en azından imanı adına nispetince yardımcı olacağız, lakin inanıp inanmayacağı onun nasibi nispetindedir... Allah'ın emirlerinden caymaz inşallah demişler...

***

Çevresinde çokça sevilen, temiz biriymiş dedem. Her sabah namazını kılmak için camiye gidermiş o kadar yol tepip.

Bir gün camide çaresizce ve ağlayarak dua eden bir adam görmüş. Ona derdinin ne olduğunu sorunca adam; bir kızı olduğunu, bunun mecnun gibi olduğunu falan söylemiş.

Kız sürekli kendini damdan atmak için teşebbüs ediyormuş, ancak şuuru yerinde değilmiş.

Çok sefer uyku vakti evden çıkıp koştuğu olmuş, Allah izin vermemiş ki, her seferinde yakalamışlar kızı.

Ya kayıplara karışacak, ya da canından olacakmış kız...

Dedem düşünmüş, adamın haline acımış. Bu derdine rağmen Allah'a isyan etmiyor, camiye gelip dermanı yine Allah'tan istiyor, buna yardım etmek lazım Alimin zekatı ilmidir, ilim öğretmektir diye geçirmiş içinden.

Her şeyi veren Allahtır, ancak bunu dünya hayatında yine yaratılanlar eli ile yaptırır, yoksa bu hikmete aykırı olurdu. Allah'ın hikmetinden sual olunmaz bu yüzden.

Kızın yanına gitmiş, Erumi ve Sakil vasıtası ile kızın derdine baktırmış.

Kız cinli imiş, bu cin ise bana musallat olan ifrit dediğiniz varlık.

Erumi ve Sakil onu uyarmışlar, insanların içine girmesinin yasak olduğundan bahsetmişler.

İfrit, bu hangi inanca göredir diye sorunca; Peygamberimizin sizlerle yaptığı senet üzeredir yanıtını vermişler.

İfrit kahkaha atarak, düşmanı olduğumuz bir inancın senedi mi? bu ancak sizi bağlar. Biz onun yolu üstünde pusu kurup, insanlara azabı süsleyerek vaat edenlerdeniz demiş.

Dedeme durumu iletmişler. Eğer bu ilim bana Allah'a itaat üstüne verildi ise and olsun onu oradan çıkarın, sizin göreviniz hakkı savunmaktır demiş...

İfrit çok büyük ızdıraplar çekip, tamam hükmünüzü kabul ettim beni öldürmeyin demiş. Serbest bırakmışlar, kızı da terk etmek zorunda kalmış.

Erumi ve Sakil dedeme, bunlar sözünde durmazlar yine geleceklerdir demiş.

Dedem ise, ben Allah'a inandım, beni koruyan ona olan imandır ve odur demiş...

Erumi ve Sakil, ancak sana olmasa dahi kanınla uğraşırlar demiş.

Dedem, kanımdan gelenin imanı varsa onlara da bulaşsa da bu bir kaderdir, lakin nihayete erdiremezler. Eğer nihayete erdiriyorsa o zaten benden değildir demiş.

Kısa bir süre sonra ömrü vefa etmemiş, son konuşmalarında öleceğimi hissediyordum, ona sahip çıkın demiş.

Küçüklükten itibaren Erumi ve Sakili görme sebebim işte tam olarak buymuş. Gün gelirde İfritin tacizine maruz kalırsam diyeymiş. Çünkü onları sevecen ve iyi olarak görmemden ötürü, içimde hep bir merak besleyecekmişim.

Onların gidişi ardından onları ararken ise bilgilenecekmişim. Gitme sebepleri 6-7 yaşlarına ve duruma göre biraz daha geç yaşlarda çocukların göz perdesinin inmesindenmiş.

İfrit zaten bir gün ne yaparsam yapayım gelebilirmiş.

Kısacası onlara olan merakım yüzünden ifrit bana musallat olmamış. Tek hatam Mustafa üzerinden sırf güç kazanmak hissiyatını dile getirmesem de, bu işlere girmem olmuş.

Allah'ın haram kıldığı bir usulle, ucu harama varacak işler yapmak. Kısacası kılıfına uydurmaya çalışmakmış.

Gerçek Bir Cin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin