Musallat 6

972 30 0
                                    

Cin lafından korktum, çünkü başıma böyle bir şey geleceğini hiç düşünmemiştim. Daha önce zaten kim düşünürdü ki, akla hayale gelmeyecek şeylerdi bunlar.

Neydi akrabanın başına gelenler dedim Berkay'a. Anlatmaya başladı.

Ben o akrabamı hiç görmedim, ben doğmadan çok önce yaşamış, babaannnem anlattıydı bana da.

Peki nasıl olmuş dedim, anlatmaya devam etti.

Arıcı Mustafa derlermiş ona, ova ova, dağ dağ kovanları gezdirir arıların en bol çiçekli yerlerden beslenmesini, bal yapmasını sağlarmış.

Geceleri de genelde kovanların başından ayrılmazmış, ayı yada vahşi hayvanlar kovanları talan etmesinler diye. Bazen tek başına olurmuş, bazen de arkadaşlarıyla.

Lakin bir gün kovanları beklemede tek başınayken tam uykuya dalacağı bir sırada ses duymuş, bir tıkırtı sesi, hemen kalkmış, tabi panikle kovanlara bakmış, ama hiçbir şey yok, merakta etmiş tabi sesin nereden geldiğini, etrafa bakmaya başlamış elinde gaz lambasıyla, biraz ilerledikten sonra onları görmüş.

Neleri görmüş oğlum, gizemli gizemli anlatma Berkay, diye buna biraz atar yaptım. O da anlatmaya devam etti.

Onları görmüş işte. Bir kafileyi, sessiz bir kafileyi.

En önde atın üzerindeki bir gelin varmış, arkasında da sıra halinde yürüyen kişiler, ama garip olan şu ki, at ve çevresindekiler geri geri yürüyormuş, ileri doğru değil, yüzlerinin baktığı yönün tam tersine doğru.

Hemen anlamış tabi ki arıcı Mustafa, onların cinlerin düğün kafilesi olduğunu, olduğu yere kendini atmış saklanmış, kafile onu fark etmeden geçip gitmiş, yada arıcı Mustafa öyle sanmış.

Sabaha kadar beklemiş arıcı Mustafa, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte de kovanlarını, her şeyini geride bırakıp köye geri dönmüş, ama bu olaydan sonra köylüler onun garip hal ve hareketler içinde olduğunu fark etmişler; gündüzleri köyün çevresindeki dağlara tek başına gider, oralardan 2-3 gün boyunca gelmek bilmezmiş.

Bir gün abisi bu durumlardan iyice şüphelenip onu yine dağa gittiği bir gün takip etmiş, epey bir süre arıcı Mustafa'yı takip ettikten sonra, bir oyuğun önünde durmuş arıcı Mustafa, anlaşılmayan bir dille bağırmış oyuğa doğru.

Bağırdıktan bir süre sonra da kollarını açıp birilerine sarılır gibi hareketler yapmaya başlamış.

Abisi bu durumdan hem korkup, hem de delirdiğini düşünmüş ve onu izlemeyi bırakıp yanına doğru yürümüş, onun geldiğini fark eden arıcı Mustafa onu uzaklaştırmaya çalışmış, git demiş abisine sinir ve panikle, sadece git.

Beni onlarla rahat bırakın demiş.

Kimler demiş abisi.

Etrafındakiler, şu anda sana bakıyorlar. Sen onları göremezsin, git buradan hemen demiş.

Abisi anlattıklarına anlam veremeyip korkusundan arıcı Mustafa'nın dediğini yapmış ve gitmiş, o andan sonra arıcı Mustafayı ne bir gören olmuş ne de duyan...

Delirdi de derler, onlara karıştı da...

Onlardan kurtuluş zordur, senin başına her nasıl musallat oldularsa kolay kolay bırakmayacaklar.

Bunun bir çaresi yok mu kardeşim, yoksa bende onlara karışıp gidecek miyim, çevremde görünmeyen şeyleri gören, görünen şeyleri farklı gören birisi mi olacağım dedim.

Bunların sana nasıl musallat olduklarını öğrenmemiz lazım dedi.

Nasıl öğreneceğiz dedim.

Bu işlerin ehli birine gitmemiz lazım dedi.

Ehline sorup, işi çözmemiz gerekiyordu...

Gerçek Bir Cin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin