Yine bir akşamüzeri Sadık hoca, gel bakalım bir daha deneyelim, kıvama gelmiş misin öğrenelim dedi.
Tekrar girdik Sadık hocanın, özel çalışma odasına. Yerde yine bir bakar leğen, içinde de 20-25 cm'lik su.
Başımı eğdim leğenin üstüne, Sadık hocada kafamın üstüne bir örtü örttü.
Suyun kokusu geçenkine nazaran biraz kötüydü. Hatta o kadar kötüydü ki, ritüelden dolayı değil de, kokudan dolayı bayılabilirim.
Yine dediklerimi tekrar et dedi Sadık hoca, tekrar ettim harfiyen dediklerini.
O zaman bilmiyordum bu kelimelerin neyi ifade ettiğini. Meğerse cinleri davet eden sözcüklermiş, söylediklerim.
Sadığın söylediklerini tekrar ediyordum, tekrarladıkça suyun kokusu daha çok kötü oluyordu. Hatta o kadar kötüydü ki, ölmüş bir insanın cesedi gibi kokuyordu.
Belli bir müddet sonra, yine kendimden geçmeye başladım. Annem, babam ve tüm aile bireylerim, gözlerimin önündeydi. Sonra şerefsiz arkadaşlarım ve en sonunda, beni başkasıyla aldatan eski sevgilim geldi gözümün önüne.
Adam yerine konulmayışım, itibar görmeyişim... Tüm nefretlerim tavan yapmıştı. Bu su ve sudaki koku, nefretimi körüklüyordu sanki.
Yİne kendimden geçmiş, yine bitkin düşmüştüm. Uyumadan kabus görmenin korkusunu ve kinini yaşıyordum.
Sonra bir ışık belirdi uzaklardan, yürüdüm ışığa doğru hayal alemlerimden.
Yüksek bir tepenin başından geliyordu bu ışık, koştum çıktım tepenin başına... Tepenin en yüksek yerinde, taht üzerine oturmuş, başında altın taçı olan birisi vardı arkası bana dönük.
Dolandım etrafından, önüne geçtim zatın.... Işığın kaynağı, bir Cin padişahına aitti...
Yüzü net görünmüyordu, zaten ışıkta engel oluyordu görmeme.
Işık bir anda söndü, ortalık zifiri karanlık oldu sonra. Gerisini hatırlamıyorum...
*****
Gözlerimi açtığımda kendi odamdaydım. Saat gecenin dördüydü. Nereden baksan 5 saat geçmişti aradan.
Sabah olunca Sadık hocaya sordum, ne oldu bana hocam...
Gördüğün şeyler seni bitkin düşürdü herhalde, bayıldın dedi.
Anlat bakalım, görebildin mi ışığın kaynağını dedi.
Gördüm hocam, gördüm...
Artık, 2. aşamaya geçebiliriz seninle. Ama 2. aşamaya benimle değil, Tufan hocayla devam edeceksin. O seni güzelce eğitip yetiştirecek, ondan sonra tam kıvama gelmiş olacaksın...
Kıvama geleceksin diyerek neyi kastediyordu acaba, ben ihtiyacım olan şeylere kavuşmuştum zaten.
Para, saygınlık, adam yerine konulma... Tüm istediğim şeylere kavuşmuştum, hatta sevgilim bile vardı...
Bunca şeylerinde elbet bir karşılığı olmalıydı. Karşılık olarak benden ne isteyeceklerdi acaba...
Ertesi gün eşyalarımı toplayıp Tufan hocanın yanına gittik. Evi, büyükçe bahçesi olan bir evdi.
Tufan hoca, Sadığa göre biraz daha yaşlıydı. Uzun beyaz sakalı, çatık kalın kaşları vardı. Sadık hocanın, hürmetten önünde eğildiği bir insandı.
Evinin duvarlarında değişik Arapça yazılar, bazı dini liderlerin resimleri vardı. Tam bir dava adamı hissi uyandırıyordu insanda... Ama neyin davası...
Karşısına oturttu beni... Seni yetiştireceğiz evlat, sonrada tüm Türkiye seni tanıyacak... Sadece insanlarda değil, deyip sustu...
Bu kadar tanınmayı istemiyordum ben, ama yalan dünyanın güzellikleri, gözümü kör etmişti. İnsanlar ve Cinler tarafından hürmet görmek, benim gibi birinin isteyebileceği en son şeydi...
Tamam hocam, yetiştir beni. Kemiğimde, etimde... Hatta kanımda sana feda olsun...
***
Yeni Bölüm Bayramdan sonra gelecektir. Şimdiden hepinizin bayramı mübarek olsun.