O gece remzi abilere gittik, evde kimse yoktu.
Babam, annem, kardeşim, büyükbabam, babaannem, amcamın eşi ve küçük oğlu, düğün olduğu için Bursa'ya. Amcam ise bazı işleri halletmek için şehire kadar gitmişti.
***
Remzi abi, Özer abiyle beraber kalıyordu. Özer abi, babam yaşlarında, Remzi abi gibi kimsesiz biriydi.
Aynı köylülerdi. Dedemin diğer işçisiydi. Biraz yaşlı olduğu için pek muhabbetimiz olmamıştı. Ama kafa dengi bir insandı. Remzi abi ona, Özer Baba diye hitap ederdi.
***
Özer babada biraz yanımızda oturduktan sonra, yatıyorum ben deyip gitti. Remzi abi yatağının altından bir tane dergi çıkardı ve kuzenle beraber bakmaya başladılar.
Dergi, anladığınız üzere +18 içerikli bir dergiydi.
Aradan 10 dakika falan geçmişti, biz dergiye yumulmuş bir vaziyette bakarken, odanın kapısını biri tıklattı.
Remzi abi kalkıp baktık, kimse yok. Özer baba herhalde deyip bakmaya devam ettik.
Bir 5 dk sonra, bu sefer tak tak şeklinde ve daha sert bir şekilde vuruldu kapı. Remzi çıktı ne var baba ne çalıyorsun kapıyı falan diye seslendi.
Özer babada odasından, ben uyuyorum burada, sese uyandım. Niye ses yapıyorsunuz lan diye sinirli bir şekilde bize kızmıştı.
Yatın uyuyun, adamı deli etmeyin demeyi de ihmal etmedi.
Aşırı derecede korkmaya başlamıştım. Kuzene, kalk hadi eve gidelim dedim.
Bu beyinsiz hala dergideki karılara bakma niyetindeydi. İki dakika daha bakalım gideriz sonra dedi.
Ulan korkmaya başladım dedim, ama onun umurunda değildi.
Neyse remziyle bu yine dergiye gömüldüler, ben de oturuyorum öyle.
5 dakika sonra kapıya öyle güçlü bir şekilde vuruldu ki, bizim evden bile duyulmuştur.
Bu sesin etkisiyle hepimiz birden ayağı fırladık. Özer baba yan odadan bağırmaya başladı, Ne yapıyorsunuz lan, evimi yıkacaksınız hıyar ağaları.
Özer abi bu seslerin bizden geldiğini sanıyordu, bizde ondan geldi sanmıştık.
Biz iyice üç buçuk atmaya başladık. İçtimaya çıkan askerler gibi odanın içinde yan yana dizilmiş, kapıya bakıyorduk, ama kapıyı açmaya gözümüz yemiyordu bu sefer.
Dergiyi yatağın üstünden aldığım gibi camdan dışarı fırlattım. Biraz rahatlayıp dinlendikten sonra, kuzenle artık gidelim deyip kalktık.
Sokak kapısına çıktığımızda, evin oradan gelen, ama elma ağacının dallarının görmemi engellediği soluk bir ışık gördüm.
Biraz kenara çekilip baktığımda ışığın, bizim evin mutfak camından geldiğini görmem zor olmadı.
Mutfağın ışığı yanıyordu, fakat evde kimse yok.
Mutfağın kalın, püsküllü ve sert kumaş meyve desenli, yıllarca beklemekten rengi beyazdan griye dönmüş perdesinin arkasında, bir gölge vardı.
Gölgeyi görür görmez hemen Remzilerin evin solunda kalan, arabaları park ettiğimiz yere kafamı çevirip amcamın arabasını aradım, ama yoktu.
Herkes Bursa'da, amcam şehirdeydi. Belki amcam gelmiştir diye düşündüm, ama arabası yoktu, tabi kendide.
Bu gölgeye o kadar şaşırmamıştım aslında, çünkü artık normal geliyordu.
Hemen kuzeni dürttüm ve pencereyi gösterdim. O da gölgeyi gördüğü gibi amcamın beyaz kartalını aradı ama göremeyince;
-Bu gece oraya gidemeyiz dedi.
-Bence de gitmeyelim kuzen dedim.
İkimizde perdedeki gölgeye baka kalmıştık. Remzi yanımıza yaklaşıp, nereye bakıyorsunuz lan diye atladı olaya.
Ona da gösterdik, o da gitmeyin dedi.
Biz bahçede bu değerlendirmeyi yaparken, bize yaklaşan soluk sarı iki ışık gördüm.
Amcamın kartalının farlarından geliyordu bu ışıklar. Gelip hemen sokak kapısının solundaki çitlerin arkasına park etti.
Küçük ve dandik paslanmış bahçe kapısından içeri girerken; Ne yapıyorsunuz orada.
Sarmaşıkların engellemesinden kurtulan, ilerideki mutfağın ışığını görünce, oraya doğru bakıp, evde kim var dedi.
Bizde, kimse yok dedik.
Remzi abi atladı, abi bu gece o eve girilmez gitmeyin, çocuklar bizde kalsın dedi. Amcam da, haklısın remzi ben de arabada yatayım diye tam arkasını dönüp arabaya yönelmişken, duyduğumuz sesle hepimiz yerimizden zıpladık.
Arabanın kaportasından, çok şiddetli bir ses çıkmıştı.
Amcam durdu, elindeki feneri yakıp, pili zayıflamış fenerin zayıf ışığında arabaya doğru bakıyordu. Görebildiğimiz tek şeyse, kaportanın üzerindeki insan yumruğunun iki katı büyüklüğünde bir göçüktü.
Amcam hiç bir tepki vermeden arkasını dönüp feneri kapayarak Remzilerin eve girdi, arkasından biz de içeri girdik.
O gece orada yattık. Remzi abi, ben ve kuzen yerde; amcam remzi abinin yatağındaydı.
Köydeki küçük camiden gelen, tiz ve zor duyulan sabah ezanının sesiyle uyandım.
Dün akşam yaşadıklarımı tekrar düşününce, bizi burada istemediklerini anlamıştım.
Evimize sokmamışlardı bizi, ötesi var mı? Belki de bizi kötü niyetlilerden korumak için bazen böyle engellemeler yapıyorlardı, ama artık canıma tak etmişti. Dayanamıyordum bu strese, korkuya.
Kapının önüne çıkıp biraz nefeslendikten sonra, gözüm arabaya takıldı. O kocaman göçük, yeni aydınlanmaya başlayan havanın ışığında daha da belirgin gözüküyordu.
Biraz orada onu inceledikten sonra, içeri girip tekrar yattım.
8 gibi tekrar uyandım. Odada kimse kalmamıştı ben kalkana kadar. Muhtemelen sağıma gitmişlerdir diye düşündüm.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra, aklıma ev geldi. Toz içinde kalmış asker kamuflajlı pantolonumun cebinden anahtarı çıkarıp, eve doğru yol aldım.
Merdivenleri çıkarken, içimi bir korku sarmıştı. Kendimi korku filmlerindeki hiçbir şeyden habersiz kurban gibi hissediyordum.