Hocam, bizi köye yollayanı buldum, lakin uzakta dedim.
Hoca gülümsedi, ama bu beni rahatlamak için yaptığı bir şeydi, bunu çok net sezebiliyordum.
Çaresi var oğlum, mesafenin çaresi var dedi.
İçimde anlamsız bir sinir vardı, yardım bekliyordum adamdan, ama o, bana öğüt verir gibi konuşuyordu.
O zamanlarda üzerimde olan sinirin, o dönem ki varlıklarla doğrudan alakalı olduğunu sonradan öğrendim. Ayrıca hocamın öğütlerinin önemini de zamanla kavradım.
Ne yapayım bu durumda hocam, nasıl öğrenebilirim bize bunu neden yaptığını dedim.
Güzel bir şekilde konuşuyorum, fakat içten içe de çok sinirleniyorum.
Eline bir kağıt aldı... Kokusu bana kadar gelen güzel kokulu bir mürekkep ile, kağıdın üzerine Arapça olduğunu düşündüğüm bir şeyler yazdı, sonra başka bir kağıda okunuşlarını yazdı.
Oğlum, eve gidince sağ eline bu kağıdı al, önüne okunuşları koy, sonra derhal telefon ile size bunu yapanı ara, ses verir vermez hepsini telefondakine oku, şuna çok dikkat et sadece kağıttakileri okuyacaksın, ona bir şeyler sormak, yahut sinirden dolayı hesap sormak falan olmayacak.
Kendine hakim ol ve sadece dediklerimi uygulayıp kağıdı oku.
Okuman bitince tek soru hakkın olacak, o zaman da neden diye sor, sadece neden de... O sorunu gayet iyi anlayacak ve sana her şeyi anlatacak... O yaptığının cezasını çekecek.
Sebebi öğrendikten sonra bir bakır kap al, evinizdeki banyonuzun musluğundan küçük bir şişeye su doldur başka yerden olmasın illa banyonuzun musluğundan olacak.
Sonra yapanın annesinin isimini öğren tekrar yanıma gel.
Tamam hocam dedim aldım kağıtları tam çıkarken, oğlum sakın unutma, yapanı aradığında kağıt sağ elinde olacak, diğerini de önüne alıp okuyacaksın.
Tamam hocam aklıma kazıdım dedim. Çıktım yanında bindim arabaya. Sigara yaktım kafam dağılsın diye, saçma sapan müzikler çalan bir radyo açıp gazladım eve doğru..
Vardım eve annem yalnızdı bulaşık yıkıyordu elinde, az bulaşık olduğu zaman makineye atmazdı.
Anne sana bir şey soracağım dedim.
Sor oğlum dedi.
Betül yengemin annesinin adı ne dedim.
Oğlum günahlarını almayayım da, anne tarafına zerdüşt diyorlar, adı da tuhaf bir şeydi ... mı ... mıydı neydi hatırlayamadım dedi.
Tam olarak ne anne, tam adı lazım dedim.
Ne için soruyorsun oğlum bunu dedi.
İnternet'ten soy ağacı oluşturacağım, en uzak akrabaya kadar istiyorlar diye o an yalan söyledim.
İyi madem, arayıp sorayım yengene dedi.
Yok anne sakın arama, boşver sonra sorarız denk gelince dedim.
Aaa dur bir dakika, dayınların düğün davetiyesi sandıktaydı orada yazar dedi.
Annem genelde yakın akrabalardan kalan davetiyeleri hatıra olsun diye saklardı, kendi düğünlerinin davetiyesi dahi hala duruyor.
Kısa süre sonra annem elinde davetiye ile geldi, evet yengemin annesinin adını öğrenmiştim artık, şimdi yengem olacak şerefsizi aramam gerekiyordu.
Annemin cep telefonu salonda olurdu genelde, gittim aldım yengemin numarasını kendi telefonuma kaydettim. Bayağı uzun bir numaraydı Avrupa numarası olduğu için.
Sağ elime kağıdı aldım, önüme okuyacaklarımı koydum ve aradım. Sonuna kadar çaldırdım açan olmadı.
Heyecandan yerimde duramıyordum, bir yandan da yoğun bir stres ve baskı altındaydım.
Oturdum yine kağıdı elime alıp tekrar aradım, bu sefer de sonuna kadar çaldı ama yine açan olmadı.
Açana kadar deneyecektim, derken ikinci aramamdan daha bir dakika bile geçmemişti ki telefonum çaldı, arayan yengemdi, muhtemelen Türkiye numarasını görünce alelacele geri aramıştı.
Kağıdı elime aldım, diğerini de önüme koydum ve telefonu açtım.
Alo beni aramışsınız dedi... Bu onun sesiydi, sualine karşı hiçbir şey demeden kağıdı okumaya başladım...