Kamp 6

800 29 5
                                    

Ateş yakıldıktan sonra, yemekleri hocalarımız hazırladı. Temiz havanın ve güzel manzaranın etkisinde olacak ki; daha önce bu kadar enfes bir yemek yememiştim. Semaverde demlenen çay da, cabasıydı.

Çaydan sonra, herkes gruplar halinde oturmuş bir şekilde, sohbet etmeye başladılar. Ben ve diğer 3 arkadaşımda kendi aramızda geyik muhabbeti yapıyorduk. Ali, Alperen, Musa ve Ben..

Ali, küçüklüğü köyde geçmiş, saf ve temiz bir insandı. Dinine bağlı, dindar birisiydi. Bu halde olmasında, tabi ki ailesinin etkisi çoktu.

Dedesinin babası, çok dindar birisi, ''derin hoca'' diye tabir edilen insanlardanmış. Cin musallatına, ya da büyüye maruz kalan insanlar, bu dedeye gelir, yardım isterlermiş. Çoğu insana yardım eden mübarek bir insanmış.

(Daha öncede dediğim gibi heyecanı ve paranormal olayları seven birisiyim, ama cin türü şeylere, pek inanmıyorum.

Dinime çok bağlı bir insan değilim, namaz kılmam mesela; Oruç tutarım, yani en az diğer Müslümanlar kadar bağlıyım dinime, ama bu çok değil bence.

Ve insanların cinlerden neden bu kadar korktuğunu anlamıyorum. Ben korkmuyorum, daha doğrusu KORKAMUYORDUM...

Ali, dedesinin babasından, yani Muhammed dedesinden pek bahsetmezdi, sadece nadir zamanlarda onu anlatırdı.

Evet, nadir zamanlardan biride bu zamandı. Muhammed dedesinin başından geçen bir olayı bize anlatmaya başladı. Tabi, bizim ısrarımızla.

***

Bir gün Muhammed dedeye biz kız getirmişler. Bu kız çok güzelmiş, civarın en güzel kızıymış. Nice insanlar talip olmuş ama, o kimseyi kabul etmemiş.

Eskiden (55-60 yıl önce) köy yerinde tuvaletler dışarıda olduğu için, bu kız geceleri tuvalete gidiyorum diye evden çıkar, 2 saat sonra dönermiş.

Gündüzleri hiç dışarı çıkamayan, insanları görmek istemeyen, hatta tuvaletini bile yapmayan kız, gece olunca da eve girmek bilmezmiş.

İlk önce ailesi şüphelenmiş tabi. Sevgilisi var sanmışlar. Evde bir odaya kilitlemişler. Ama kız bir şekilde kapıyı açıp, dışarı çıkıyor, güneş doğmadan geri geliyormuş.

Her şeyi deneyen aile, baş edemeyeceğini anlayınca kızı serbest bırakmışlar. Kız gece çıkıyor, 2 saat sonra tekrar geri geliyormuş.

Bir gece sabaha doğru dönmüş kız, beline kadar ıslanmış bir vaziyetteymiş ve ellerinde kına varmış.

Bu son olaydan sonra, Muhammed dedeye getirmişler kızı. Maalesef Muhammed dede de bir şey yapamamış. Kız, kâfir bir cin reisiyle evlenmiş. iki gün sonrada evden ayrılıp bir daha da geri gelmemiş.

***

Hikâyeyi dinleyince bayağı korkmuştum. Cin ile İnsan nasıl evlenebilir, neden beline kadar ıslak ve elleri kınalıydı, merak etmiştim.

Tabi merak ettiğim sadece bu hikâyede geçen olaylar değildi. Benim aklımda sürekli, gecenin bitmesi ve ne ile karşılaşabileceğimizin heyecanı vardı.

Gece olunca mutlaka düzlüğün arka tarafına gidecek ve ne görürsem göreyim; Korkmadan, tırsmadan Karakadı köyünü izleyecektim.

Bu işi, yani gece vakti köyü izleme işini tek başıma yapmalıyım diye düşündüm. Çünkü yanımdaki kişi, her kimse korkabilir, aklını yitirebilir ve bir daha da düzelemeye bilirdi.

Nihayet gece olmuş, herkes uyumak için çadırlarına çekilmişti.

Alperen, kanka Alinin anlattığı neydi öyle, çok korktum gerçekten, dedi.

Evet çok korkunçtu, diyerek lafı geçiştirdim.

Saat gece yarısı çoktan geçmiş, bir buçuk civarı olmuştu. Alperen uykuya dalmış, hatta horlamaya başlamıştı. Hiç ses etmeden, usulca çadırdan çıktım.

Ayın ışığı ve yıldızların ziyası, tüm güzelliği ile gökyüzünde beni selamlıyordu adeta, çok güzel bir manzaraydı.

Düzlüğün Ilvat köyüne bakan tarafı ile Karakadı köyüne bakan tarafı arasında, neredeyse 7-8 dakikalık mesafe vardı. Yürüdükçe çadırlardan uzaklaştım. Uzaklaştıkça içimdeki korku artmaya başladı.

Sonunda düzlüğün en ucuna, yani Karakadı köyü tarafına, bakan tarafının ucuna kadar gittim.

Gördüğüm manzara beni hem korkutmuş, hem de şaşırtmıştı.

Elli yıl önce terk edildiği söylenen ve kimsenin yaşamadığı iddia edilen köyde; tüm ışıklar yanıyor, meydanda insanlar toplanmış, düğün tarzı bir şeyler yapıyorlardı.

Ama kafama takılan bir şey olmuştu. Gecenin bu saatinde düğün mü olurdu? Birde, neden bu insanların hepsi siyah elbiseliydi?

Bir yandan bunları düşünüyor, bir yandan da, yaptıkları düğünü -ya da her neyse- onu izliyordum.

Arkadan bir çıtırtı sesi duydum sonra, o anda aklımı yitirecek gibi oldum.

''Vay anasını, köye bak be...'' diyerek gelen, Alperenden başkası değildi. ''Oğlum, hani kimse yoktu bu köyde, Ilvattan 10 kat daha büyük burası,'' diye sözlerine devam etti.

Kendime gelmem bayağı sürdü, o süre zarfında da Alperen bir şeyler mırıldanıyordu.

Tam kendime geldim, Alperene çatacaktım ki, yine bir şok daha yaşadım.

Rehberimiz İlhan abi, arkamızda dikilmiş bizi izliyordu. ''Ne işiniz var burada gençler, hemşerim ben sana söylemedim mi bu tarafa yaklaşma diye,'' diyerek sitem etti.

''Abi, ne var ki buraya yaklaşılmayacak, ne güzel köydeki insanlar düğün yapıp, eğleniyor. Hem bize bu köyde kimse yok, 50 yıl önce boşaltıldı demişlerdi, demek ki yalanmış,'' dedim.

O kadar çok cahildim ki, gördüğüm şeylerin ne kadar ciddi olduğunu, o an kavrayamamıştım.

''Hadi kalkın gidelim buradan, çadırlara yakın bir yerde anlatırım her şeyi'' dedi.

Yürüyerek çadırların yanına gittik. Daha tam sönmemiş ateşin etrafına oturup, İlhan abiyi dinlemeye başladık.

***

Evet, bu köy 50 yıl önce terk edildi. 50 yıldan beri kimse yaşamıyor. O gördüğünüz şeyler de insan değil...

Bu düzlüğün adı, erenler düzlüğü. Karakadı köyünün üstündeki ormanlık ve dağlık bölgenin adı, giden gelmez dağları.

Buraya, yani erenler düzlüğüne neden ve kim kamp kurmayı planladı, bilmiyorum. Ama burada kamp kurmak akıl işi değil. Bende, idare tarafından verilen programa uyuyorum.

Bu köyün asıl boşalma nedeni buydu aslında, köye Cinler musallat olmuştu. İnsanlarda köyü terk edince, köy onlara kalmış. O yüzden ne gündüz, ne gece, kimse girmek istemiyor o köyün sınırlarından içeri.

Girmek isteyenlerde geri dönemedi. Haberlere ''kayboldu'' diye geçti.

''Peki abi, neden kabalık haldeler şimdi orada,'' dedim.

''Düğünleri var'' dedi. ''Düğün yapıyorlar. Dere kenarında, ya da derenin içinde.''

***

O kızın neden ıslak olduğunu şimdi anlamıştım.

Sabaha kadar korkudan uyuyamadık. Ama korksam da, gündüz vakti o köye girecektim...

Gerçek Bir Cin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin