Cinlerin Çaldığı Hayatım 13

1.5K 45 4
                                    

Zikir listesindeki kelimelerle oyaladım zihnimi. Ezberlemeye çalıştım. Tasavvufi tarikatlerde verdikleri zikirlerden farklı kelimeler var, tüm bunlara rağmen yapılış şekli hemen hemen aynı.

Başına bir örtü alıyorsun, seni komple kapatıyor. Diz çöküyorsun, ya da bağdaş kuruyorsun. Tek önemli nokta bir yere dayanmayacaksın. Yani ne bileyim koltukta, sandalyede, yatakta olmayacaksın.

Temiz bir mekanda yapacaksın bu zikri. Abdestin olup olmaması pek mühim değil, ama alırsan enerjin için iyi. Onunda sebebi suyun negatif enerjiyi aldığı düşüncesi. Zikri bitirmeden kalkmayacaksın.

Sayısını az ya da çok yapmayacaksın. Bunun için elinde iki adet 99'luk olacak. Birini 99'a tamamlayınca, diğerini de bir arttıracaksın.

Görünüşe göre basit. Bir zikir seansı ortalama olarak 50 dakika sürebiliyor tahminlerime göre.

Tuhaf isimler var. Arapçaya benzer, ama tam olarak Arapça değil. Her 99'u bitirince edilecek niyet Türkçe. Kendi dilinde bir yakarış gibi diyeyim.

Biliyor musun dedi Erhan abi ibre 170'i gösterirken.

Biliyor musun? Ben 8 yaşındayken haber geldi bir gün. Babamı hastaneye kaldırmışlar, apar topar gittik annem ile.

Bekliyoruz koridorda, mavi duvarlara bakıyorum.

Anamın elini sımsıkı tutuyorum. Bana göre babam birazdan bir odadan çıkıp yanımıza gelecek, o zamana kadar ölüm nedir görmemişim.

Buraya daha öncede gelirdik, ama çok hastalandığım zamanlar benim için. Okey taşına benzer taşlardan verirlerdi babamın eline, üstünde numara yazan.

Dağ gibi adamdı babam. Her bileği, iki bilek gibi bir adam. Omuzları geniş, kilolu ama pehlivan gibi bir adam.

Üstünde mavi gömleği ile hatırlıyorum babamı. Oturacak yer yok diye beni kucağına alıp, sıra bekleyişimizi. Cebinden çıkardığı kahverengi – beyaz karışımı mendili ile ensesini silişini.

Bekledik o gün annemle yine o koridorda, benimde cebimde bir mendilim vardı kahverengili. Terini değil ama gözyaşını silmesi için uzattım anama.

Ben babamın oğluydum be kardeşim.

Sonra bir curcuna koptu ilerde, büyük amcam başını duvara vurdu durdu. Yanımıza geldi, kalbi durmuş dedi. Allah bizlere ömür versin.

Kalbi durduysa neden çalıştırmıyorlar diye sordum büyük amcama, artık senin kalbin annen içinde atacak yeğenim dedi büyük amcam.

Büyük amca dediğim babamın amcası. Daha sonra anama kocalık edecek şerefsiz değil.

Amcam ile evlendi annem. Dedemin işiydi işte. Köylü bir adam dedem. Tarlaları satmış, iyi yerlerden arsa bağlamış. Ondan sonra inşaat işine girmiş bir adam.

İnşaat işi yaparken, mandıramızda vardı. Hayvanlar falan. Babam ile amcam çalışıyor, dedem yiyordu anlayacağın.

Ben çocukken babama cep harçlığı gibi para verdiğini hatırlıyorum, öyle maaş gibi de değil.

Amelilikte yapardı babam, demirde bağlardı. Kısacası işverenin çocuğu, ama aynı zamanda köle gibiydi.

Geç evlenmiş babam, 33 yaşındaymış annemi aldığında. Amcam ondan iki yaş ufak, o hiç evlenmemiş. Hayatları çalışmakla geçmiş, dedemin malına mal katarak tüketmişler zamanı.

Çok sigara içerdi babam, sonunda da kalbi durdu işte. Ara ara fenalaşırdı gerçi, bizimki de cahil aklı, bir bardak suya bir iki damla kolonya damlatıp içirirdik adama.

Güya ferahlatırmış.

Öyle adam gibi doktora da gitmedi sanırım. Neticede öldü. Dedem yastan sonra bize geldi yanında amcamla. Anneme hitaben

- Kızım sen daha 30 yaşındasın. Benim seni besleyecek durumum yok. Babanın evine dön. Erhanla senin için ayda x lira göndereyim. Burada laf söz olur, köye gitmen hayırlısıdır Demiş.

Annem bunu kabul etmemiş. Kocamın emeği vardı, benim yetimim var, bana hak vereceksin demiş.

İşler sarpa sarmış. Dedem kuruş için kafa keser bir adam, kabul etmemiş tabi. Onu yollamak maksadı ile, Amcamı kastederek Hüseyin ile evleneceksin o zaman demiş.

Ben sana mal mülk veripte, iki gün sonra biri aklına girince, elin herifine yediremem demiş. Madem öyle diyorsun, kabul et, burada kal.

Babası ile görüşmek için köye gitmiş annem. Babası öyle ipsiz sapsız bir adam.

Ne halin varsa gör demeye getirmiş, ama buraya dönme türünden de laflar etmiş.

- Zaten bir evde 9 kişi yaşıyoruz, eğer kayın babandan geleceği elime vereceksen, bakarım. Yoksa hiç kusura bakma kızım. Senin baban artık ben değilim, kayın baban demiş.

Sana bakmakla sorumlu olanlarda onlar. Ya hakkını al, ya onun gösterdiğine razı ol, ya da bize her ay göndersin para, onlarla ancak geçimimiz sağlanır demiş.

Annem amcamla evlenmeyi kabul etmiş.

Babamın vefatından üç ay sonra amcam evimize geldi. Dedem, annemin babası, bir iki adam daha.

Bir tanede hoca getirmişler. Annemle biz içeride otururken nikah kıymışlar.

Dedem geldi, aslan torunum benim, sen birkaç gün bende kalacaksın dedi.

Peki ya annem diye sordum? Annen amcamla evlendi artık dedi. Amcan senin yeni baban. Burada yaşayacaksınız yine, ama o da sizle yaşayacak.

Dedemde geçirdiğim her gece içim anne hasretiyle dolardı. Ağlasa ona kim mendil verecek diye düşünürdüm. Anneme de kızardım. Beni nasıl olur da görmeye gelmezdi.

Bir gün dayanamadım, dedemgilden koşa koşa bizim eve vardım. Kapıyı çaldım, açan olmadı. Üsteledim, kıracaktım neredeyse. Komşu teyze çıktı yan evden.

Ulan Erhan ! insan gelin evine böyle dayanır mı ? Onların şimdi işi vardır
Ne işi ?
Sana kardeş yapıyorlardır dedi ve başladı pis pis gülmeye.

Bir yumruk yedim boşluğuma sanki. O an soğudum annemden, amcamdan, dedemden. Küfrettim ölmüş babama, beni nasıl bırakırsın dedim ama nafile.

Bir süre sonra evime götürdü beni dedem.

Akşam amcamın koynuna girerdi annem. Sonra beraber banyoya girerlerdi. Bazen yatak gıcırtıları duyardım hafiften. Kaç kez elime satırı alıp, onları öldürmeyi düşündüm.

Çünkü, hazmedemiyordum. 

Gerçek Bir Cin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin