Muamma 13

682 25 2
                                    

Arabaya koşup mektuba baktım, mektup olduğu yerde duruyordu. Müslüman cinde olsa gelenler, hiçbirisinin de yanıma gelmesini istemiyordum. Mektubu alıp cebime koydum.

Kafam allak bulaktı, dağıtmalıyım diye düşündüm ve Mehmet' aradım buluşalım diye. 1 saat sonra Mehmet'le buluştuk, her zaman gittiğimiz barlardan birine gidelim dedi.

Ben içmiyorum artık, başka düzgün bir yere gidelim, dedim. Artık kötü alışkanlıklarımı bırakmak istiyordum.

Normal bir cafeye gittik nargile içmeye. Bir yandan zehirli dumanı ciğerimize çekiyoruz, bir yandan da konuşuyoruz ne oldu ne bitti diye.

Sinem ve Selma nasıl dedim.

Sorma kardeşim, Sinemle ayrıldım, dedi.

Neden, ne oldu, dedim

Sinem ona; Sen ve o arkadaşından ne kadar uzak olursam, benim için daha iyi, mahlûklar benden uzak olurlar, rahatsız etmezler. Artık temasta olmayalım, benden uzak durun, demiş.

Resmen utandım o an, yerin içine girecektim. Benim yüzümden kızla ayrılmışlardı. Mehmet halimi anladı; Takma kafana kanka, senin ne suçun var bu konuda. Böyle olaylarda herkes bir suçlu arar, Sinemle zaten iyi gitmiyordu, bu olaylarda tuzu biberi oldu, dedi.

Her ne kadar beni rahatlatmaya çalışsa da, kendimi kötü hissediyordum. Ama bir yandan Mehmet'in bu anlayışa hayran kaldım.

Sağ olasın dostum, dedim. Herkes böyle bir şey olsa Mehmet gibi tepki vermezdi. Mehmet karşı olan dostluğum o an bir kat daha artmıştı.

Birkaç havadan sudan konuştuktan sonra Mehmet'e; O mektubu sakın yanından ayırma, Sinem ve Selma'yla artık görüşmem o yüzden onlara bir zararı dokunmaz, ama senle görüşüyorum, sana zararı dokunsun istemem, dedim

Bana, zaten sen bunu verdikten sonra hiç bir olay olmadı, dedi.

Neyse 1-2 saat daha oturduk. Mehmet'i evine bıraktım. Mustafa hoca aradı akşam 10 gibi, hayırdır hocam dedim.

Hafta sonu mutlaka bana gel dedi. Sorgulamadım fazla, demek ki sonunda kurtulacaktık.

****

Eve gittim, hafta sonuna kadar sakin geçti, mektubu hiç yanımdan ayırmıyordum.

Cumartesi sabahı arabaya atlayıp hocanın eve doğru yola çıktım her şey normal gidiyordu. Sonra telefonum çaldı. Arayan kişi, iş yerinden bir arkadaştı, iş yerinde bir problem olmuş ve oraya gitmem gerekiyordu.

Akşamüzeri işler halledip tekrar yola koyuldum. Hava hafiften kararmıştı. 30 dakikalık asfaltı yoldan gittikten sonra köy yoluna döndüm. Yolun kenarında yaşlı birisi elini kaldırdı, bende durup çamı indirdim.

Beni, ....... Köyüne kadar bırak mısın oğlum, dedi. Dediği köy, Mustafa hocanın köyü idi. Tamam amca, bende oraya gidiyorum zaten dedim ve amcayı arabaya aldım.

Arka koltuğa oturdu, fakat hiç konuşmuyordu. Yüzü yere dönük vaziyette sadece sessiz şekilde duruyordu.

Garibime gitmişti. Muhabbet açmak için, ''amca ne yapar ne edersin, dedim.

Çiftçiyiz oğul, tarla taban işleri dedi. Yine sessizliğe bürünmüştü.

Sonra köy yoluna sapacaktım ki, amca bir anda dile geldi; Devam et, ilerki sapaktan dönersin, orası daha düzgün, dedi. Sesinde bir ciddiyet vardı ve bende ısrar etmeden devam ettim.

Biraz gittikten sonra bana, sağa dön dedi. Traktör yoluna soktu beni, ileride bir çamlık koruluk gibi yer vardı.

Amca dedim, yolu biliyorsun değil mi, dedim. Evet sen sür, şu koruluğu geçtik mi geldik sayılır, dedi.

Ulan ağaçlarla çevrili yoldan gidiyoruz. Havada iyice kararmaya başladı, ayın ışığı bile yok.

Aniden araba durdu, benzinde var bir sorun da görünmüyor. Amca sen bekle dedim, Aşağıya inip, kaputu açtım. Lanet olası buji kablosu kopmuştu ve çalışması imkânsızdı. Lan dedim nasıl olur bu. O anda irkildim, üstümü yoklayım eyvah, dedi.

Mektup üzerimde yoktu, iş yerinde girdiğim elbisenin cebinde kalmıştı.

Kaputu çarparak kapattığımda büyük şoku yaşadım, amca arabada yoktu. Hızlıca arabaya koştum, kapıları kilitliydi, içine giremedim.

O an anlamıştım ki, büyük bir oyunun içindeydi. Ortalık kapkaranlık ve ben yapayalnızım.

Evet bu bir oyundu, hem de onun, o mahlukun bir oyunuydu.

Nerdesin hani, karşıma çık diye bağırdım, ıssız ormanlık alanda. Sanki bu sözümü bekliyormuş gibi onu hissettim, hemen arkamdaydı. Geldim buradayım, dedi.

Tek gelmemişti, yanında 2 tane daha cin vardı. Kendi görüntüsündeydiler.

Aman yarabbi ne korkunç bir görüntüydü. Bir anda üstüme çullandılar. Korkunç seslerle, garip görüntüler görmeye başladım. Sesler beynimin içinde yankılanıyordu. Sanki çığlıklar sesler.

2 el boğazımı sıkmaya başladı, nefes alamıyordum resmen. Korkunç seslerle bana bağırıyorlardı. Zavallı sünepe, bizlerden kaçabileceğini mi sandın. Senin tüm yakınlarını öldüreceğiz; Hayatını, ruhunu karartacağız.

O anda içimden gelen o umutsuzlukla bir anda bağırmaya, çığlık çığlığa bağırmaya başladım. Allah'ım kurtar beni, darda düşen kuluna yardım et diye. Öyle içten, öyle yüksek sesle bağırmıştım ki, bir anda üstümden kalktılar, koruya doğru uçarcasına kaçtılar.

Bir ışık hüzmesi onları takip ediyordu sanki. Sonra bana yavaş yavaş yaklaştı ve büyüdü. Işık azaldığında gördüğüm Mesundu.

Seni bu melundan kurtulana kadar koruyacağız deyip, gözden kayboldu. 

Gerçek Bir Cin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin