Uyandım irkilerek etrafıma baktım, otobüsteydim. Dışarıya baktığımda gökyüzü aydınlıktı, hava kararmamıştı bile.
Nasıl bir rüyaydı bu, sanki gerçek gibiydi.
Saate baktım daha yola çıkalı yarım saat olmamıştı. Derin bir nefes aldım, fakat yol boyunca rüyanın etkisiyle hiç uyuyamadım.
Vardım üniversite okuduğum şehre, geldim yurda. Odada kimse yoktu, daha hava kararmadığı için, herkes dışarıdaydı sanırım.
Hem yol yorgunluğu, hem de rüyanın etkisinden olsa gerek, üstümü değiştirip yattım yatağa biraz uyumak için.
Uyandığımda oda karanlıktı gece olmuştu, birkaç dakika yatakta debelenip kendime gelmeye çalışırken kapının dışından sesler duydum.
Oda arkadaşlarımın sesleriydi, bu gelen sesler. O anda rahatladım, ister istemez de olsa, rüyanın etkisi altında oluyorsunuz çünkü. Ya yine rüyamdaki gibi olursa diye düşünüyorsunuz.
Kapıyı açtılar önce, sonra ışığı açtılar, ama gördüklerim beklediklerimle aynı değildi, gelenler rüyamda gördüklerimle aynı kişilerdi, çok net hatırlıyordum.
Odaya girip beni gördüklerinde içlerinden birisi, kardeşim hoş geldin, başın sağolsun, hayırdır niye erken geldin bu kadar dedi.
Sesi, oda arkadaşım Kadirin sesiydi, ama sureti farklıydı, o değildi. Böyle bir şey nasıl olabilirdi.
Dilim tutulmuş gibi kalakaldım, konuşamıyordum. Zaten bu durumda ne konuşabilirsiniz ki?
Karşımdaki benden cevap bekler gibi bana bakıyordu. Bu cevap vermemem, ya da verememem diğerlerinin de dikkatini çekmiş olacak ki, diğerleri de bana bakmaya başladı.
İyi misin kardeşim, neyin var dedi tekrardan.
Hala inanamıyordum, sesi Kadirin sesiydi, buna eminim, fakat gelen sureti rüyamda gördüğümün aynısıydı.
Yanıma doğru gelmeye başlayınca; Gelme dedim, gelme dur uzak dur benden.
Ne oldu la, neyin var dedi karşımdaki.
Kimsin sen dedim.
Kadir lan ben, tanımadın mı? Uyku sersemliğinden gözün mü görmez oldu dedi.
Ne diyordu bu karşımdaki, yoksa gerçekten ben mi yanlış görüyordum. Ama yok, her şey karşımda apaçık duruyordu. Sesi Kadirin sesiydi, fakat sureti onun değildi.
Uzak durun benden dedim, yataktan kalktım. Kapıya doğru yöneldim. Karşımdaki, kendini oda arkadaşım diye tanıtanlar ise sadece bana bakıyorlardı.
Aceleyle açtım kapıyı, hemen müdür odasına koştum.
Baktım odaya, müdür hala odadaydı ışığı yanıyordu çünkü, pencereden görünüyordu.
Kapısını çalmadan direkt girdim odaya, ama karşımda müdür yerine başka birisi vardı.
Aklımdan, odada olanların hepsi burada da mı olacak diye geçti, ama emin olmak için sordum, belki başka birisi yerine bakıyordur diye.
Müdüre bakmıştım ben dedim.
Karşımdaki adam suratıma garip garip baktıktan sonra, Ne diyorsun oğlum sen, tanımadın mı beni, benim Turhan abin, müdür dedi.
O sırada da arkama doğru baktı, o bakınca bende arkama baktım. Odadakiler arkamdaydı, beni takip etmişlerdi.
Ne oldu buna dedi, karşımdaki adam, odadan gelenlere.
Benden bahsediyordu. Onlarda, bilmiyoruz anlamında kafalarını salladılar.
Bense bir anlık reflekse odadan çıktım, kapıda bekleyenlerin arasından.
Yurttan çıktım, koşmaya başladım ve ağlıyordum. Bu yaşadıklarım neydi, hepsi zihnimin bana oynadığı bir oyun muydu yoksa.
Hem yorulup, hem de yurttan biraz uzaklaşınca bir banka oturdum. Korku ve şaşkınlıktan dolayı titriyordum, haliyle sigara yakmamda zor oldu.
Gördüklerim ve yaşadıklarımdan sonra yurda dönemezdim, bende sınıftan tanıdığım evde kalan bir arkadaşımı aradım, sende kalabilir miyim bugün dedim.
Kalabilirsin tabi, hayırdır, yurtta bir şey mi oldu dedi.
Eve gelince anlatırım dedim.
Evin sahibi, sınıfta en yakın arkadaşımdı Berkaydı.
Vardım evine, çaldım kapısını, ama içimde bir korku da var; Ya yurtta yaşadıklarım burada da başıma gelirse, ya Berkayda tanıdığım bildiğim gibi görünmezse, o zaman artık kafayı yer miyim acaba?
Ben bunları düşünürken kapıyı açtı bu, normaldi, yani bildiğim Berkay, başka biri değil.
Kardeşim kötü bir şey mi oldu dedi kapıyı açar açmaz.
Bu kadar mı belli oluyor yaşadıklarım, yüzüme mi vurmuştu?
Belki yurtta sıkıldım da geldim yanına, insana direkt böyle sorulur mu.
Kapı ağzında mı konuşalım, içeride anlatırım dedim.
Geçtik içeri, çay koymuş ben gelmeden, onu getirdi mutfaktan, bardaklara koydu. Bir sigara yaktım çayın yanında, başladım yaşadıklarımı anlatmaya, kelime atlamadan hepsini anlattım.
Anlatacaklarım bittikten sonra, gayet bilgili şekilde, var böyle şeyler kardeşim dedi. Senin yaşadıklarına benzer bir şeyi, benim uzak akrabalarımdan biri de yaşamıştı.
Demek ki bu kadar sakin ve bilgili şekilde karşılamasının sebebi buydu.
Ne bunların sebebi dedim.
Korkanlar; üç harfli de derler, iyi saatte olsunlar da. Herkes adını anmaya korkar, ama hepsinin demek istedikleri cindir dedi.