Hoca namazı kıldırırken bir gözümde onlardaydı. Tüm namaz boyunca başları öne eğik şekilde beklediler, hiç kıpırdamadılar bile... Ta ki namaz bitip, hoca haklarınızı helal ediyor musunuz diye sorana kadar.
Tüm cemaat helal olsun derken, ben farklı bir ses duyuyor gibiydim. Herkesin ağzından çıkandan, daha farklı bir cümle demek doğru sanırım.
Nedensiz bir şekilde gözüm çarşaflı kadınların olduğu tarafa gitti. Zaten gariplerdi, bu garip ve korkutucu sesler beni nedensizce onlara bakmaya sevkeymişti. Ki yanılmamıştım da, ses onlardan geliyordu.
Ağızlarının hareket ettiğini görebiliyordum, ama yüzleri hala yere bakıyordu. Put gibi duran bu varlıkların konuştuğunu görmek ve bilmek, nedensizce içime bir korku saldı.
"Küllehü ene cinniah, küllehü ene cinniah" diyorlardı dördü birden, dört ayrı ses tonunu kulaklarımda hissediyordum adeta.
Bana uzak sayılabilecek bir mesafede olmalarına rağmen, o kadar yüksek ve bilinmezlik dolu bir sesle bağırıyorlardı. Fakat benden başka hiç kimse o tarafa bakmıyordu, sadece ben duyuyor gibiydim onları.
Kimseye soramıyordum, kim bunlar neyin nesi diye, çünkü herkes cenazeyle ilgileniyordu.
Ben bunları düşünüp kadınların olduğu tarafa bakarken, cemaat cenazeyi musalla taşından kaldırmıştı bile, mezara doğru gidiyordu. Turgut'un, yani kuzenimin dürtmesiyle düşüncelerimi toparladım, tabutu taşımaya yardım ettim.
Mezarın yanına getirdik tabutu, yere koyduk. Babam ve hoca tabutu açıp cenazeyi mezara yerleştirdiler, cenaze mezara yerleştirilirken mezarın etrafına bir çarşaf gerdiler.
Daha sonra da hoca, çapraz şekilde tahtaları yerleştirdi ve mezara toprak atılmaya başlandı. Bende bir kaç dakika sonra küreği alıp toprağı atmaya başladım. Bir kaç kürekten sonra küreği yanımdaki adama verdim.
Mezarın başında kalabalık yapmayayım deyip, biraz uzaklaşmak için arkamı döndüm. Döner dönmez de onu gördüm. Çarşaflı kadınlardan biri, tam arkamda durmuş, başı öne eğik şekilde arkamda duruyordu.
Birden karşımda görünce betim benzim attı, tüylerim diken diken oldu. Kendimi panikle bir iki adım geriye attım, arkamdaki birine çarptım.
Bir anlığına kafamı çarptığım adama doğru çevirdim, özür dilemeden tekrar önüme, onu gördüğüm yere baktım.
Ama yoktu, az önce karşımda dikilen çarşaflı kadın, yoktu şimdi. Bir saniye içinde kuş olup uçmadı ya bu.
Etrafa baktım, kalabalığın arasında kayboldu mu, ondan mı göremedim diye, fakat yoktu. Zaten kaybolması da zordu, cenazedeki herkes erkekti, hemen görürdüm nerede olduğunu, ama yoktu işte.
Lan ne oluyor, çarşaflı kadınları fazla mı kafaya taktım, hayal mi görüyorum ne oluyor? Diye sordum kendime.
Tekrardan bu sefer, 4 çarşaflı kadının ayakta durdukları yere baktım, bu kez hiç biri yoktu.