Destan sırtında bir yanma hissetti ancak bu yanma hızlı bir şekilde yok oldu.Destan kafası karışmış bir şekilde elindeki kitabıyla salona geçip oturdu. Kitabı bir kaç kez okuduktan sonra kitaptaki tek fazlalığın o söz olduğunu anladı. Destan arkasından yükselen ayak seslerini duyunca başını çevirip sesin geldiği yöne baktı. Gelen kişi Samuel idi elinde iki bardak vardı bardakların üzerinden dumanlar yükseliyordu. Bardaklarda Yeşil Ejder Çayı vardı ve bu çay oldukça güzeldi.
"Erkencisin uykunu alamadın mı? Eğer ben gelmesem muhtemelen o kitaba bir kaç saat daha bakacaktın. Al sana da çay getirdim zihnin açılır."
Destan babasının elinden çayı aldı ve masaya koydu. Samuel oğlunun elinden kitabı alıp incelemeye başladı. Adam o kadar ciddi bir şekilde kitabı okuyordu ki Destan babasını rahatsız etmek istemedi. Samuel kitabı okurken kendi kendine mırıldandı.
"Bunu yaratan kişiyle tanışmak isterdim tam bir deha yada aptal olmalı. Zil takıp ses çıkarmamak eğer bu mümkün olsaydı güzel bir teknik olurdu."
Destan, zihninde beliren adamı düşündü. O adam kesinlikle aptal birisi değildi. Adam aptal birisinden çok bir bilgeye benziyordu.
"Baba sana bir şey sormak istiyorum Felsefe ne oluyor. Okuduğum bir kitapta karşıma çıktı."
Samuel elindeki kitabı kapattı ve biraz düşündü.
"Felsefe... bu keşişlerin kullandığı bir kavramdır. Biz felsefeye Dao deriz. Dao halk dilinde yol olarak geçer."
Destan, Dao yu merak etmişti.
"Baba Dao ne oluyor peki ilk defa senden duyuyorum."
"Evlat Dao evrendeki en muhteşem şeydir. Dao yoldur. İnsanlar yetişimci olmak için çalışıp dururlar. Her insan aynı yolda yürümezler bazıları iyilik yaparken bazıları kötülük yapar ama Dao iyi ile kötüyü asla ayırt etmez. Eğer kendi Daonu kavramayı başarırsan bu sana muazzam bir güç verir."
Samuel Daodan bahsederken sanki yaşıyordu.
"Baba sen kendi Daonu kavradın mı?"
Samuel'in yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
"Benim Daom... Mızrak Daosu olarak geçer. Mızrağımı elime aldığım zaman mızrak benim bedenimin bir parçası olur. Mızrağım beni hiç yüzüstü bırakmadı ama Mızrak Daosunda ustalaşmam 8 yılımı aldı. Annende kendi Daosuna sahipti. Rüzgar Daosu."
Adamın yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Eşi ile ilgili anıları canlanmıştı.
"Annen Rüzgarı kontrol edebiliyordu. Büyücülerin elementleri kontrol etmesi zaten beklenen bir şeydir ama annen farklıydı. Krallıkta ondan güçlü rüzgar büyücüsü yoktu. Annen Daosunu kavradıktan sonra krallıkta resmen kaos olmuştu. Çünkü bir büyücünün Daoyu kavraması gerçekten büyük bir olaydı. Annenin elde ettiği güç bazılarının kıskanmasına sebep oldu tabi. Kara Lonca hemen harekete geçti."
Destan Daonun mükemmel bir şey olduğunu düşünmeye başladı. O da kendi Daosunu kavramak istiyordu. Destan zihnindeki Sessizlik felsefesini düşünce heyecanlanmadan edemedi.
"Baba neden keşişler felsefe derken siz Dao diyorsunuz?"
"Evlat keşişler genelde bilge kişiler olarak bilinirler. Felsefenin bir sonu yoktur ancak Daonun bir sonu var. Ben mızrak daosunun son evresindeyim ve artık ilerlemem mümkün değil. Ancak felsefe olarak nitelendirilen Daoların sınırı yoktur. Felsefe düşünme, sorgulamadır. Bu sayede insanlar bir felsefeden yola çıkarak başka şeylere ulaşabilirler. Örnek vermem gerekirse Silah bir felsefedir. Yay, kılıç, mızrak, balta, kargı, balyoz, hançer... ve saymadığım tüm bu silahlar felsefenin kolları yani Dao olarak geçer. Anlayacağın felsefenin altında sayısız Dao mevcuttur. Keşişler buna felsefe diyorlar. Bizler ise Büyük Daolar olarak adlandırıyoruz. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...