75.Bölüm

4.4K 461 76
                                    

Kılıçların rengi Sagum'un bedenine saplanınca değişmeye başladı. Kılıçlar gece kadar karanlık bir hale bürünürken Sagum'un ten rengi kar kadar beyaz olmuştu. Yüzü ay kadar parlaktı. Üzerinde ki kıyafetler mavi bir alevle yanıp yok olmaya başladı. Sagum'un bedeni adeta bir inci gibi parlıyordu. Mavi alev büyüdü ve Sagum'un bedenini gizledi. Mavi ateş ne sıcaktı ne de soğuktu insanlar korkuyorlardı ama bu aleve hayran olamadan edememişlerdi. Mavi alevin içinde gece kadar karanlık bir çift göz belirdi. Sagum bir adım attı ve alevlerin dışına çıktı. Yüzünde gökyüzü kadar mavi bir maske vardı. Maske onun tüm yüzünü örtüyordu. Sadece Sagum'un gözleri belli oluyordu. Sagum'un kıyafetleri gitmiş onun yerine Mavi bir zırh gelmişti. Zırh tamamen metalle kaplı gözüküyordu Sagum'un sırtında bir pelerin dalgalanıyordu. Pelerinde İki tane kanlı kılıç motifi vardı. Kara Gül tarikatından gelen 6 kişi karşılarındaki figürden ölümüne korkuyorlardı. Bu kadar güçlü birisini sinirlendirdikleri için kendilerine lanet okuyorlardı. Sagum elini havaya kaldırdı. Bir adamın anında kanı bedenini terk etmişti. Kanlar bir araya gelerek bir top oluşturdu. Sagum elini bir kere daha salladı ve karşısında ki 5 kişinin kanları vücutlarını terk etmiş ve bir kan topu oluşturmuştu. Kan topları giderek küçülmeye başladılar ve bir süre sonra avuç büyüklüğü kadar oldular. Toplamda 6 tane kan topu vardı. Ama bunlar sıvı değil katı halde duruyorlardı. Kan topları kızıl bir elmas gibi parlıyorlardı. Sagum'un bakışları yerde korku ile ona bakan kadına döndü. Kadının gözlerinde korku vardı. Onun ölesiye korktuğu adamları karşısındaki bu kişi elini sallayarak kan yığını haline getirmişti. Kadın bebeğini sıkıca kucağında tutuyordu. Sagum'un yanına bir at yaklaştı. At Sagum'un yanına gelince başını eğdi. Kadın bu manzara karşısında küçük dilini yutmuştu. Bir hayvanın bu şekilde itaat ettiğini daha önce ne duymuştu ne de görmüştü. Sagum'un çevresinde ki 6 tane Kan Kristali onun çevresinde dönüyorlardı. Sagum atın başını okşadı ve bir kan kristalini eline aldı ve atın başına koydu. Atın gözleri siyah tonda parladı, atın gözlerinden başlayan kızıl bir dövme oluşmaya başladı ve atın tüm vücudunu sardı. Atın Kahverengi olan kürkü yerini kızıl bir kürke bırakmıştı. Sagum atı okşadı ve yürümeye başladı. At gidip kadının yanına oturdu. Kadın bunun ne demek olduğunu anlamamıştı. 

"Efendim neler olu..."

"At artık senindir. Ona bin ve güvenli bir sığınak bul! Bu at sadece bir binek değil, o bir Kan Atı seni ve çocuğunu ölümüne koruyacaktır. Şimdi durma bin şu ata."

At kafasını kadına yaklaştırdı. At çok vahşi gözüküyordu ama şu anda sevilmek isteyen bir çocuk gibiydi. Kadın elini yavaşça kaldırdı. Eli korkudan titriyordu ata dokunmak istiyordu ama buna cesaret edemiyordu. At başını biraz daha yaklaştırdı. Kadının kucağındaki bebek küçük elini kaldırdı ve ata dokundu. Atın ve kadının kucağındaki bebeğin gözleri sarı bir tonda parlamaya başladı. Sagum arkasına döndü. Ata ve bebeğe bakmaya başladı. Gözlerinde büyük bir şaşkınlık vardı. Sagum bir kahkaha patlattı. Kadın bebeğinin gözlerinin neden parladığını anlamamıştı korkuyla Sagum'a baktı. Bu adam bebeğine bir şey yapmıştı ve bundan zevk alıyordu.

"Yavrum...Nesi var... Ona ne yaptınız!"

Bebek ağlamaya başladı. At da ayağa kalktı ve kişnedi. Kadın bebeğinin ağlamasını engellemek için elinden geleni yaptı. Ama bebeği susturmayı başaramamıştı. En son bebeğini emzirmeyi denedi ama bebek susmuyordu. 

Sagum kadının yanına geldi ve ellerini uzattı bebeği almak istiyordu. Kadın çocuğunu vermek istemiyordu. Sagum yere eğildi ve kendi boyunu kadınla eşitledi.

"O çocuk bir süvari! O doğuştan bir süvari. Sadece kendi bineğini arıyordu ve sanırım onu buldu. Onu atın sırtına koyacağım o zaman ağlaması duracak emin ol!"

Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin