İri kalıplı, yüzünde hiçbir duygu belirtisi olmayan adam son hızla devasa surlarla çevrili bir yere doğru ilerlerken, surların önündeki askerlerin gözleri korkuyla büyüdü. Askerler hemen secde ederek gelen kişiyi yani krallarını selamladılar. Kral askerler ile ilgilenmeden hemen surlardan içeri girdi ve öfkeyle bağırdı.
"İhtiyar nerede?"
Surların içinde kralın sesi yankılanırken bir adam hızlıca gelip kralın önünde secde ettikten sonra kafası yerdeyken konuştu.
"Kendileri şuanda meydandalar Kralım... O...O sizi bekliyor."
Kral yumruğunu sıktı ve hızlıca büyük bir meydana gitti. Burası devasa büyüklükte bir hapishaneydi ve hapishane sadece tek bir kişi için yapılmıştı. Kral önünde elleri ve ayakları zincirli, saçları uzamış, sakalları dağınık olan adama baktı. İhtiyar, gelen kişiyi görünce ihtiyarın siyah gözlerinin içi parlamıştı. İhtiyar kahkaha attı ve kollarını yana doğru açtı.
"Kairon... Hoş geldin evlat."
Kairon derin bir nefes verdi ve önündeki adama bakmaya başladı.
"Hızlı ol ihtiyar... İlgilenmem gereken sürüyle iş var."
İhtiyar samimi bir şekilde gülümsedikten sonra konuştu.
"Torunumu getirdikten sonra konuşacağım. Şimdi askerlerine söyle bana torunumu getirsinler!"
Kairon adamın isteğini duyunca alaylı bir şekilde gülümsedi.
"Koniah sanırım senin tahtalar epey eksilmiş. Senin bir çocuğun yok. Yani bu durumda senin bir torunun da yok. Ben buraya neden geldim ki, yine saçma sapan konuşacaksın. Ben gidiyorum... Tamamen zaman kaybısın!"
Koniah, adama bir baba edasıyla baktıktan sonra boğazını temizledi ve arkasını dönüp gitmeye başlamış öğrencisine seslendi.
"Benim bir çocuğum yok mu sence? Sen neyim oluyorsun?"
Kairon arkasına bakmadan sakince konuştu.
"Sen sadece bana güç vermiş olan ustamsın! Fazlası değilsin!"
Koniah ellerindeki zincirleri bir birine vurdu. Adamın bunu yaparken yüzünde sakin bir ifade vardı. Ancak çıkan ses cidden korkunçtu. Zincirler kırılmamıştı ama Koniah biraz daha sert vursa zincirlerin sesi yakınlardaki insanları kesinlikle sağır ederdi.
"Ben seni evladım gibi yetiştirdim Kairon! Benim karşıma geldiğinde eğilip beni selamlaman gerekir... Kral olman için seni ben yetiştirdim. Şimdi saygısızlığını görmezden geleceğim. Bana hemen bebeğini getir! Hemen!"
Kairon adımlarını durdurdu ve arkasına dönüp hızlı adımlarla ustasının önüne geldi.
"Beni bu konuma sen çıkardın usta. Hakkını ödeyemem ama benim evlatlarım bebeklikten çıkalı çok oldu. Ve sen onların hiçbirini görmedin. Bahsettiğin o bebek benim kanım değil! Düşmanımın kanı! Ölüm Tanrıçası emretmese kesinlikle onu yok ederdim. Ondan benim bebeğim diye bahsetme."
Koniah öğrencisine baktı ve sakin bir şekilde konuştu.
"Hala körsün evlat! Gerçekleri göremeyecek kadar körsün. Ama benim hala umudum var. Sen bir gün gerçekleri göreceksin ve o gün geldiğinde umarım geçmişte yaptıklarından pişman olmazsın. Seni eğittiğim için pişman mıyım? Hayır değilim... Yine olsa yine seni eğitirim. "
Kairon adamın sözlerini duyduktan sonra kahkaha atmaya başladı.
"Hadi ya... Bak şimdi çok duygulandım. O yüzden mi zihninin bir parçası şuanda beni yenmesi için başkasını eğitiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...