Jack ve Destan atın üzerinde sayısız gün geçirmişlerdi. Samar dan ayrıldığından bu zaman kadar 45 gün geçmişti. Destan Jack'in arkasında oturmuş kafasını Jack'in sırtına koymuş vaziyette uyuyordu. Jack atını yavaşlattı yüzüğünden bir haritaya baktı bir kaç hesaplama yaptıktan sonra etrafına bakındı.
"Delikli Kanyon Kasabası şu tepenin ardında olmalı. "
Jack atı tepeye doru çevirdi ve atı biraz daha hızlı sürmeye başladı. Destan hızlı hareket ettiklerini fark edince gözlerini açtı. Etrafına bakındı neden hızlandıklarını merak etmişti.
"Usta neden hızlandık. Yoksa takip mi ediliyoruz?"
Destan'ın aklına ilk gelen şey takip edildikleriydi. Samardan çıktıklarından beri Jack sürekli atı başka yerlere sürüyordu. İlk vardığı yerleşim yerinde atı değiştiriyor. Sonra yola devam ediyordu. Destan ona neden bu şekilde yapığını sorduğunda Jack'in cevabı takip edilmemek için olduğuydu. Yol boyunca hiç insanlarla muhatap olmamışlardı. Durdukları yerde bir gece kalıp oradan ayrılıyorlardı. Destan ustasının bu taktiği sayesinde Arien Krallığında ki bazı yerleri gezme fırsatı bulmuştu. Destan yeni yerleri görme ve insanlarla karşılaşma fırsatı elde etmişti. Jack Destan'ın sorusunu hızlı bir şekilde cevapladı.
"Takip edilmiyoruz sadece şu tepeyi hızlıca aşalım diye hızlandım seni uyandırdığım için kusura bakma ama zaten başının ağrısı yüzünden uyandın öyle değil mi? Biraz sabret yakınlarda bir kasaba var orada çayını yaparız bende içsem fena olmaz haa?"
Jack içten bir şekilde gülmüştü. Destan ile arasında ki ilişki usta çırak ilişkisinden öteye geçmişti. Jack Destan'ı kardeşi, dostu gibi görüyordu. Destan'ın yanındayken içini bir huzur kaplıyordu. Destan ile durdukları zaman kendilerine çay yapıp içiyorlardı. Daha sonra Destan pikolosunu çıkartıp çalmaya başlıyordu. Jack, Destan'ın pikolosunun ezgisini çok seviyordu. Ona aynı anda bir çok duyguyu yaşatabiliyordu. Jack Kara Lonca tarafından eğitilirken hiçbir duygu belirtisi göstermemeyi zor yolla öğrenmişti. Jack ata bir kaç kez daha vurduktan sonra at son hızıyla tepeyi tırmandı. Destan tepenin üstünden karşısındaki kasabaya baktı. Bu kasabada bir kaç tane dükkan vardı. Geri kalan tüm yerlere Han yapılmıştı. Burası Delikli Kanyondan geçmek isteyenlerin son hazırlıklarını yapması için oldukça uygundu. Yerli halk genelde Delikli Kanyonda ki Büyülü yaratıkları avlayarak hayatta kalıyordu. Kanyondaki yaratıklar bazen gruplaşıp kasabaya saldırıyordu ama kasabada her zaman çok güçlü insanlar vardı. Bu yüzden pek fazla ölüm olmuyordu. Sadece binalar zarar görüyordu. Saldıran yaratıklar da zaten en fazla görünen türlerdi en güçlü yaratıklar Delikli Kanyonda kendi bölgelerinin krallarıydı ve bu canlılar yalnız dolaşırdı. Sadece üremek için bir araya gelirlerdi diğer türlü bu yaratıklar bir araya kolay kolay gelmezdi. Jack atı hızlıca kasabaya sürdü. Bulduğu ilk hana girdi. Jack hancı ile konuştu. Handa Destan ve onun için yer vardı.
"Hancı bize çift kişilik bir oda ayarla, dışarıda atımız var onu yarın bu kasabanın seyisine ver. Dönüşte onu alırız. Eğer gelmezsek atı başkalarına verebilir."
Jack'in atı geri almak gibi bir düşüncesi yoktu. Eğer birisi onları takip ediyorsa atın izini rahatlıkla sürerdi. Atı ruhsal algıları ile sürekli kontrol ederlerdi. Bu sayede sahibinin haberi olmadan onları rahatlıkla izleyebilirlerdi. Jack, Destan ile birlikte boş bir masaya oturdular.
"Hancı bize yiyecek bir şeyler getir ve birde sıcak su lazım çay yapmak için."
Hancı kafasıyla onayladı. Kısa bir süre sonra genç ve güzel bir kadın elinde sıcak yemeklerle onların yanına geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...