Güneş gökyüzünün en zirvesine yerleşmiş altında bulunan ormanı aydınlatıyordu. Beyaz cübbeli bir çocuk ellerini ceplerini koymuş ıslık çalarak ormanın içinde ilerliyordu. Ormanlık arazide mutlak bir sessizlik hakimdi. Bu sessizliği sadece çocuğun ıslığı bozuyordu. Oğlan derin bir nefes aldı. Ormanın kokusunu içine çekti.
"Kardeş Markus çevren sarıldı...Bu insanlar çok güçlü. Uzun süre mücadele etmek zorunda kalabiliriz."
Markus zihninde duyduğu ses ile birlikte sinsice gülümsedi.
"Kardeşlerim varken bu insanların bana rakip olacağını sanmam! Merak etmeyin buraya sadece konuşmak için geldim."
Markus yürümeyi bıraktı ve ıslık çalmayı kesti. Oğlan etrafına bakınırken ortam daha da sessizleşmişti. Rüzgar bile esmiyordu. Bir anda gökyüzünden Siyah cübbeli bir kadın atladı ve elindeki balyozu Markus'a doğru salladı. Markus'un gözleri yeşil tonda parlamaya başladı. Kadın sert bir şekilde Markus'a vurdu. Balyoz'un Markus'a çarpmasıyla çocuğun ayakları yerden kesildi ve hızla uçup bir ağaca çarptı. Markus kafasını kaldırıp önündeki kadına baktı. Kadın balyozu sıkıca tutmuş ona doğru geliyordu. Markus gözleri Sarı, Kırmızı, Yeşil ve Mavi tonda parlayıp duruyordu. Markus dişini sıktı ve öfkeli bir şekilde konuştu.
"Benim için kavga etmeyin! Kontrol ben aksini söyleyene kadar bende! Siz kontrolü almak için bir şey yapmayın! Zaten kontrolü devralmak isteyen bir sadist var! "
Markus'un gözleri bir anda parlamayı bıraktı. Her gölge onunla birleşmeye çalışmıştı bu durum Markus'u biraz sinirlendirmişti. Gölgeler onun gücü ve zayıflığıydı.
"Kardeş Markus ben seni gölgelere kaçırabilirdim ama Kinna benden önce harekette geçti."
"Kardeş Maeve sen aramızda kontrolü en yavaş alan kişisin. Ne yapsaydım o kadın bir anda saldırdı sen kontrolü ele alana kadar kardeş Markus'u çoktan ezmiş olurdu..."
"Hey siz ikiniz kontrolü ele almak için kavga ede durun ben şu kadının kellesini alacağım!"
Markus'un bedeninden sarı gözlü bir gölge fırladı. Gölgenin elleri kılıca dönüştü ve kadına doğru atıldı. Kadın balyozu ile gölgeye saldırdı ancak balyozu gölgenin içinden geçti. Gölgenin yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu.
"Güle güle güzellik!"
"Sinra DUR!"
Markus'un sert ve otoriter sesi ile Sarı gözlü gölge durdu. Kılıca dönüşmüş olan elleri kadının boynuna temas ediyordu. Kadının boynunda ufak bir çizik belirmişti ve beliren çizikten yavaşça kan sızdı. Markus çevresine bakındığında 20 ye yakın siyah cübbeli insanın onun çevresini sardığını gördü. Oğlanın bedeninden 3 tane siyah gölge çıktı. Markus etrafını saran insanlara baktı ve sert bir şekilde konuştu.
"Sadece birisi ile konuşmak istiyorum! Bu kişi siz değilsiniz...Eğer bana karşı silah çekerseniz yemin ederim kardeşlerimi bir daha durdurmam!"
Sinra isimli Sarı gözlü gölgenin boynuna kılıç dayadığı kadın sert bir şekilde yutkundu ve öfkeli bir şekilde konuştu.
"Bizim bölgemize ne amaçla geldiğini söylemezsen seninle ve bu gölgelerin ile savaşırız! Gerekirse ölürüz!"
Sarı gözlü gölge kılıçlarını yavaşça bastırmaya başladı. Kadının yüzünde acı dolu bir ifade belirmişti.
"Güzellik ölüm sana yakışmaz. Ama ne demişler güzele ne yakışmaz ki? Ölüm elbet sana da yakışır. Ama kardeşim sana birisi ile konuşacağız dedi. Yani boşuna ölürsen yazık olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...