Destan duyduğu su sesi ile gözlerini açtı. Yumuşak bir minderin üzerinde uyuyordu kendini zorlayarak kaldırdı. Etrafına bakındığında bir ağacın altında uyumuş olduğunu gördü. Karşısında başka bir ağaca bağlanmış bir at duruyordu. At yerdeki otları yemekle meşguldü hayvanın yorgun olduğu her halinden belliydi. Atlar yorulmak nedir bilmeyen canlılardı ama bu atın epey bir zamandır durmadığı belliydi. Destan etrafına bakındığında kimseyi görememişti. Önünde bir kamp ateşi yanıyordu. Ateşin üzerinde iki tane balık vardı. Çubuklara geçirilmiş iki balık ateşte pişiyordu.
"Uyandın demek, balık sever misin?"
Destan arkasından gelen ses ile hemen arkasına döndü. Ustası elinde 4 tane balık ile birlikte ona doğru ilerliyordu. Adam yerden aldığı iki çubuğa balıkları geçirdi ve ateşe tuttu. Destan etrafa yabancıydı etrafını incelemeye başladı. Jack onun bu halini görünce konuştu.
"Meka'ya gidiyoruz. Zor bir görevim var onu halledelim daha sonra seninle beraber Samar'a geri döneriz. Tabi görev öyle hızlıca yapılıp bitirilecek bir görev değil? Meka'ya istesek bir kaç günde varırız ama izlenme ihtimalimizi göz önünde bulundurursak Meka'ya 1 ay sonra ulaşırız. Yolculuk boyunca sen ve iblisin ruhlarını yenilememiz lazım. Senin ruh yeteneğini de uyandırmalıyız. Sana casusluk için kendi tekniklerimi vereceğim. Suikast konusuna gelirsek de senden birilerini falan öldürmeni istemeyeceğim ama en azından düşmanını saf dışı bırakmayı öğrenmelisin."
Destan yeni uyanmıştı ama ustasının sözlerinden sonra zihninde canlanan sahneler yüzünün düşmesine sebep oldu. Destan'ın gözleri doldu. Derin bir nefes aldı ve sulu gözlerle Jack'e baktı.
"Usta... zihin hırsızı olduğumu biliyorsun öyle değil mi?"
Jack kafasını olumlu anlamda salladı. Destan'ın yeteneklerini elbette biliyordu. Destan derin bir nefes aldı. Ağlamak istemiyordu biraz sakinleştikten sonra konuşmaya başladı.
"Dokunduğum herkesin niyetlerini sezebiliyorum. Düşüncelerini biliyorum. Öldürdüğüm insanlardan bazıları can korkusu yüzünden saldırıyordu. Eğer saldırmazlar ise öldürüleceklerdi ama saldırdıkları için öldürüldüler. Onların seçeneği yoktu. Kimisi ailesini kaybetmiş kimisi ailesini kaybetmemek için orada bulunuyordu. Ama öldüler hemde benim yüzümden ne yapmalıyım usta? Lütfen bana yardım et!"
Jack ateşte daha önce koyduğu balıklardan birini Destan'a uzattı kendisi de diğer balığı aldı.
"Destan ne hissettiğini biliyorum. Bende Kara Lonca tarafından kandırıldım. Ailem gözlerimin önünde öldürüldü. Ben senden daha küçük bir yaştayken karanlığı tattım. Zihinsel olarak hazır bile değildim. Annem gözlerimin önünde can verdi hemde saysız ok ile vuruldu yere düştü ve bir daha kalkmadı. Babamın önce kolları sonra bacakları ve en son kafası gözlerimin önünde kopartıldı."
Jack'in gözlerinde öfke vardı. Ailesi gözlerinin önünde öldürülmüştü. Kara Lonca ile tanışması bu şekilde olmuştu onlar ailesini almışlardı.
"Sonra sıra bana geldi. Beni saçlarımdan tutup havaya kaldırdılar. Bana 'İntikam istiyor musun?' diye sordular. Beni havaya kaldıran adam benim bakışlarımı görünce beni kendi adamlarına verdi. Kafama bir torba geçirdiler ve beni bir yere götürdüler. Sert bir zemine düştüm sonra kafamdaki torbadan kurtuldum. Bulunduğum yer tamamen karanlık bir yerdi. Orada zaman kavramını unuttum bana günde iki kez bayat ekmek bir de su veriyorlardı. Bir gün kapı açıldı ilk kez ışığı gördüğüme sevinmiştim. Kapıda bir adam duruyordu beni tutup zorla bir yere götürdü. Arena gibi bir yer vardı etrafa sayısız silah saçılmıştı. Ben ise bir kapının ardında duruyordum. Daha sonra kapı açıldı ve birisi beni arenanın içine ittirdi. İlk başta etrafımda neler olup bittiğine baktım. İnsanlar aç birer hayvan gibi yerden buldukları kılıç, mızrak, sabre... ellerine ne geçti ise birbirlerine saldırmaya başladılar. Birbirlerini acımadan katlediyorlardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...