Sagum emir veren kişiye gözlerini dikti. Elindeki kılıçların rengi değişmeye başladı. Kılıçların parlak gümüşi rengi yerini parlak kızıl renge bırakmıştı. Kara Gül üyeleri Sagum'un yükselen aurası karşısında korkmaya başlamışlardı. Sagum bir anda Kara Gül üyelerinin arasına daldı. Kılıçları kendi çevresinde bir tur döndürdükten sonra yere 9 tane baş düştü. Sagum kılıçları başsız cesetlerden 2 sine sapladı ve gülümsedi. Cesetlerin bedeninde bulunan kanlar Sagumun kılıçlarına çekilmeye başladı. Sagum bunu her savaşa başlamadan rutin olarak yapardı ama aynı tekniğin burada da işe yaraması Sagum'un bakışlarını bir anda değiştirdi.
"Bu imkansız... Böyle olmaması gerekiyordu."
Sagum kılıçlarını çekti ve onları incelemeye başladı. Kılıçlar onun en iyi olduğu zamankiler kadar güçlü gözükmüyordu ama bu hale gelmelerini beklemiyordu. Sagum kılıçları yerlerine yerleştirdi. Bu insanları öldürmeden önce Destan'ın fikrini almaya karar verdi. Kara Gül tarikatı üyelerinden bir kaç kişi Sagum'a büyülerini fırlattılar ama Sagum çizik bile almadan bu saldırıları atlatmıştı. Sagum bir anda tüm ruh gücünü serbest bıraktı ve 40 kişi anında ağızlarından kan gelerek yere düştü. En sona bir kadın kalmıştı. Kadın, Sagum'un ruh gücünden etkilenmemişti. Sagum onu bilerek sona bırakmıştı. Kadın ekip arkadaşlarının yere yığılmasıyla korkuya kapıldı ve kaçmaya başladı. Sagum kadının arkasında belirdi ve onu saçlarından yakaladı Kadın ellerinden yıldırımlar çıkartarak Sagum'a dokundu. Tüm gücüyle Sagumu çarpıyordu ama karşısındaki bu adama bir çizik bile atamıyordu. Sagum kadını boğazından tutup kaldırdı. Kadının ayakları yerden kesildi nefes alamıyordu tüm hayatı bu adamın ellerindeydi. Sagum kadınının bedenini inceledi. Kendi ruhsal algısını kadının bedeninde gezdirdi. Sagum'un yüzünde heyecanlı bir ifade oluştu. Kadını yere bıraktı. Kadın kaçamayacağını biliyordu derin derin nefes aldı ve karşısında ki yenilmez adama baktı. Sagum Kadına baktı ve soğuk bir şekilde konuştu.
"Tüm şu bayılanların ellerini ve ayaklarını bağla. En son yukarıya yanıma gel!"
Sagum arkasına döndü ve daha önce kırdığı kapıya yöneldi. Kadın korkulu gözlerle ona bakıyordu. İçinde kalan son cesaret kırıntılarıyla konuştu.
"Onları bağlayacağımı nereden çıkardınız ki? Siz yukarıya çıktığınızda benim yardım çağırmamdan korkmuyor musunuz?
Sagum durdu ve arkasında bakmadan konuştu.
"Kadın! Sana özgürlüğünü ben değil bir başkası verecek. Eğer sizi öldürürsem bu sadece sizin maddeleşme sürecinize zarar verir! Burası sadece Ruh Çukuru değil Maddesel Ruh bölgesi! Sana dediğim şeyi yapıp yapmamakta özgürsün sonuçta sen de zamanında ölmüş birisin! Yeniden ölüp, ölmemen bir şeyi değiştirmez. Sadece ne kadar azınız ölürse o kadar iyi."
Sagum kırdığı kapıdan içeri girdi. Kadın zorda olsa ayağa kalktı ve koşmaya başladı. Ancak 15 adım attıktan sonra durdu. Sagum'un sözleri kafasının karışmasında sebep olmuştu.
"Ruh çukuru...Maddesel ruh bölgesi...Ben hiç ölmedim! O adam neden benim öldüğümü söyledi."
'Ding!' sesi Meka'nın her tarafından duyuldu. Kadın arkasına dönüp kuleye baktı. Sagum eline aldığı kocaman balyozla çana vurmuştu. Çanın yaydığı güç Sagum'u şaşırtmıştı. Sagum balyozu kaldırdı ve ikinci kez çana vurdu. Bir kez daha 'Ding!' sesi tüm Meka'da yeniden duyulmuştu. Kadın bedeninin titrediğini hissetti. Sanki bu anı daha önce yaşamış gibiydi.
"3.Çandan sonra bir at sesi gelecek!"
Kadın kendi kendine konuştu. Sagum çanı bir kez daha çaldığında uzaklardaki bir ahırdan bir at kaçtı ve kişnedi. Kadın istemsizce küfür etti. At, saat kulesine doğru koşarken kadın kendi kendine konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...