Destan derin bir nefes aldı ve önündeki parlak zırhlı adamı selamladıktan sonra şampiyonlar için ayrılan yere doğru ilerledi. Adam önündeki gencin sırtına bakarken gözlerinde bir ışık belirmişti. Destan onlar için ayrılan yere doğru gitti. Bir sonraki karşılaşmaya kadar burada duracak ve diğer şampiyonları izleyecekti. Destan diğer şampiyonların yanına geldiğinde hepsinin gözleri ona dikilmişti. Çünkü biraz önce bu çocuk biraz önce çok güçlü bir ailenin veliahtını adeta aşağılamıştı. Onlara göre Destan sadece şanslıydı. Genç bir kız elini kaldırdı ve gülümseyerek konuştu.
"Senin yerin burası Hayalet...Şey sana hayalet demem de bir sakınca yoktur umarım."
Destan kıza baktı. Kız oldukça güzeldi. Kızın saçları gümüş grisiydi. Kızın gözlerinde hiç bir kibir belirtisi yoktu. Destan kafasıyla onayladıktan sonra konuştu.
"Sakıncası yok. Bana Hayalet diyebilirsin. Peki senin adın ne?"
Destan kızın yanındaki boş yere oturduktan sonra samimi bir şekilde gülümsedi ve kendisini tanıttı.
"Bana Gümüş Anka de, ben abim gibi gerçek adımı kullanmak istemiyorum. Bu yanımdaki kişi abim Zwain."
"Acemi şansıydı..."
Destan kızın yanında oturan adama baktı. Adam, Destan'a değil arenaya bakıyordu. Ancak sözleri Destan'a yönelikti. Genç kız yanındaki adama döndü ve gülümseyerek konuştu.
"Abi ona haksızlık ediyorsun. Hayaletin biraz da olsa yeteneği var. Herkes senin gibi doğuştan dahi doğmuyor. Köyden gelmiş birisine göre gücü var."
Kız sözlerinden sonra hemen Destan'a döndü ve hızlıca konuştu.
"Şey beni yanlış anlamanı istemem. Kendimi senden üstün görmüyorum. Ama bilirsin işte hayat adil değil. Bazıları zenginlikle doğarken bazıları zengin olmak için tırnaklarıyla kazıyorlar."
"Evet haklısın bazı sefiller tırnaklarıyla buraya geliyor... Senin gibi bir soylu kendini bir sefil ile bir tutuyorsa soylu olsan da eziksin!"
Yüzünde yara izi olan bir adam genç kıza bakarak kibirli bir şekilde konuşmuştu. Kız yumruğunu sıktı ve adama öfkeyle baktı.
"Ben ezik değilim bunu arenada kanıtlayacağım!"
Destan soyluların arasında olmaktan hemen sıkılmıştı. Hepsi birbirinden kibirliydi. Ancak bu genç kızın onun yüzünden diğerleri tarafından hor görülmesini de istemiyordu. Destan konuşmak üzereyken kızın abisi konuştu.
"En azından o sefil velet senin aksine erkek!"
Zwain'in sözleriyle yüzünde yara izi olan kişi kıpkırmızı oldu. Tezahüratlar yükselirken arenanın ortasında kambur sırtıyla bir adam rakibinin önünde duruyordu. Güçlü bir kadın sesi tüm arenada yankılandı.
"Lordlar ve Leydiler karşınızda Kambur Savaşçı ve Şafak Muhafızı!"
İnsanlar çıldırmışcasına tezahürat yaparken ikili bir anda birbirine saldırdılar. Şafağın Muhafızı lakaplı kişi çok hızlı bir şekilde hareket ediyordu ve avantajı çoktan yakalamıştı. Kambur Savaşçı ona karşı sadece savunma yapıyordu. Şafağın muhafızı sürekli saldıran isim olmasına rağmen yüzü epey gergindi. Onun aksine Kambur Savaşçı sürekli sırıtıyordu. Destan ikilinin maçını izlerken Zwain sakince konuştu.
"Bu maç bitti. Zavallı Şafağın Muhafızı..."
Şafağın Muhafızı acıyla çığlık attı ve bir anda yere kapaklandı. Destan gözlerine inanamamıştı. Biraz önce hızla hareket eden kişi bir ceset gibi yere düşmüştü. Sanki tüm gücü elinden alınmış gibiydi. Kambur Savaşçı ağır adımlarla ilerledi ve Şafağın Muhafızını yerden kaldırdı ve daha sonra havaya kaldırıp yere çarptı. Şafağın Muhafızının bilinci kapalıydı. Ama Kambur Savaşçı rakibini yerden kaldırıp yere geri çarptırıyordu. Kambur Savaşçının yaptığı şey çok acımasızcaydı. Rakibinin bilinci kapalıyken pes etmesi imkansızdı. Normal şartlarda bu müsabaka çoktan bitirilmiş olmalıydı. Ancak hala kimse savaşa müdahale etmemişti. Şafağın Muhafızının boynundaki madalyon kırıldıktan sonra Kambur Savaşçı rakibini bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...