Uzun bir koridorda ayak sesleri yankılanmaya başladı. Siyah saçlı yüzünde savaş yarası olan bir kadın hızlı adımlarla ilerliyordu. Onun arkasında iki kişi vardı. Onlar kadının hızına yetişmek için arada bir koşuyorlardı. Kadın koridorun sonundaki kapıya sert bir tekme attı. Kapı kırıldı ve içeride bulunan herkes hemen kılıçlarını kuşandılar. Kadın odadakilere sert bir şekilde baktı.
"Lideriniz dışında hepiniz burayı terk edin eğer sizi bir kez daha görürsem öldürürüm!"
Odada bulunanlar liderlerine baktılar. Onlara göre bu kadın emir verme yetkisine sahip değildi. Bir adam koltuğunda lider edasıyla oturuyordu. Kadını görünce yüzünde kibirli bir ifade vardı.
"Burası benim şehrim sen gidip kendine başka bir şehir seç! Adamlarıma sadece ben emir veririm."
Kadın yüzüğünden bir toka çıkardı ve saçlarını bağladı. Yüzündeki yara daha belirgin olmuştu.
"Senin şehrin mi? Ne zamandan beri Samar'ı kendi şehrin olarak görüyorsun!"
Adamın bakışları ciddileşti. Tam ağzını açmak üzereydi ki kadının yanındakiler oda da bulunanları teker teker kılıçtan geçirdiler. Adam öfkeyle kadına baktı.
"Bu ne demek oluy..."
"Onlara odayı terk etmelerini söyledim! Ölmelerinden beni sorumlu tutamazsın! Şimdi bana söyle kaç adamımızı kaybettik!"
Adam kadına öfkeli bir şekilde bakmaya devam ediyordu.
"Bu seni ilgilendirmez. Burası benim şehrim ve sen bana emir veremezsin!"
Kadın gülümsedi onun gülümsemesi gerçekten çok güzeldi. Kadının tüm güzelliğini ortaya çıkarıyordu. Ama lider onun gülmesi yüzünden gerilmeye başlamıştı.
"Samar da ki Kara Lonca üyeleri bir kaç saat içinde öldürüldü. Benim görevim kaç kişinin öldüğünü öğrenmek. Eğer bana sayı vermezsen seni öldürürüm!"
Kadın aurasını saldı. Adam kadının bu kadar kısa sürede güçlenmiş olmasına hayret etmişti. Bu kadın onu gerçekten öldürebilecek güçteydi.
"2000 e yakın adamımız öldü. Sağ kurtulan yok!"
Kadın soru soran gözlerle adama bakmaya devam etti. Adam daha ne anlatması gerektiğini bilmiyordu. Kadın adama sert bir şekilde baktı.
"Neden bu kadar adamımız öldü? Kızıllar baskın falan mı yaptılar?"
Adam kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Kızılları pusuya düşürecektik ama onlar saldırıyı bekliyorlarmış?"
Kadın gülümseyerek adamın yanına geldi. Adam koltuğunda oturmuş kadına bakıyordu. Kadın eğilip adama baktı.
"Kaç Kızıl öldü?"
Adam sert bir şekilde yutkundu.
"Vahşi ve ekibi köşeye sıkıştırılmıştı. Ama bilmediğimiz bir uzman tüm planlarımızı mahvetti. Kızılları pusuya düşürmek için karargahlarına adamlar yerleştirdik ama onlar gökyüzünden saldırmışlar! "
Kadın elini masaya vurdu. Adamın önündeki masa paramparça oldu. Kadın öfkeli gözlerle adama baktı.
"Sana...kaç...Kızıl...öldü dedim!"
Adam kafasını sallamaya başladı. Eğer bir yıl önce olsaydı bu kadından korkmazdı ama şuan karşısında Vahşi kadar güçlü hatta Vahşiden daha güçlü birisi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...