Dolunay gökyüzünde tüm ihtişamıyla parlarken ıssız bir mezarlıkta bir çocuk tek başına duruyordu. Bu kişi Destandan başkası değildi. Destan önünde duran mezara boş gözlerle bakarken mezar taşında büyük harflerle bir isim yazıyordu.
"Destan"
Destan mezar taşında yazan isimin kendisine ait olduğu hissine kapıldı. Mezar taşı sanki onu çağırıyormuş gibiydi. Destan mezar taşına yaklaştı ve taşa dokundu. Taşta ki isim parlarken bir anda arkasında Destan'ın arkasında bir kadın belirdi. Destan burada yalnız olduğunu düşünürken arkasında beliren kadın onu epey korkutmuştu. Kadının yüzü kırışmış ve dişleri dökülmüştü. Kadının elinde su testisi vardı. Kadın testide ki suyu mezara boşaltırken konuşmaya başladı.
"Ölümün büyük bir felaketin habercisiydi. Koruman gerekeni korurken öldün. Huzurlu bir şekilde uyuyorsun ancak yakında bu uykudan kaldırılacaksın."
Destan kadının ona neden hiç bakmadığını anlamamıştı. Kadın karanlıkta bir anda belirmiş ve önündeki mezarı sularken kendi kendine konuşmaya başlamıştı. Destan derin bir nefes aldı ve kadına bakıp konuştu.
"Efendim burası kimin mezarı?"
Kadın, Destan'ın sözlerini duymamış gibi konuşmaya devam etti. Sanki bu mezarlıkta kadın tekti. Kadın mezar taşını şefkatle okşarken konuşmasına devam etti.
"Felsefe savaşı çok yakında... Sende buradan kalkıp o savaşa gideceksin. Seninle o savaşta yeniden karşılaşacağım tatlım. Seni geri alacağım. Ben... Ben sana yemin ederim ki tüm gücümle senin için savaşacağım. Sen ve ailen için!"
Destan, kadının ona hiç aldırmamasından yavaş yavaş korkmaya başlamıştı. Kadın derin bir nefes aldı ve boynundaki kolyeyi çıkartıp mezarın üzerine koydu. Destan mezara koyulan kolyeye bakarken kolye parlamaya başladı. Kadın derin bir nefes aldı ve sessiz bir şekilde konuşmaya başladı.
"Uyan...Uyan Destan! Uyan...!"
Yıldızlar ve dolunayın görüldüğü gece de tek bir bulut bile yokken bir yıldırım mezar taşına düştü. Destan neler olup bittiğine anlam verememişti. Yıldırımlar art arda mezar taşına düşerken garip bir melodi duyuluyordu. Destan mezarın içinde bir şeyin hareket ettiğini görünce korkudan bir kaç adım geri çekildi. Mezara koyulmuş kolye mezarın içinden çıkan beyaz tenli bir el tarafından alındı ve el kolye ile birlikte geri toprağa çekildi. Destan mezar taşında yazan ismin yavaş yavaş değiştiğini gördü. Kendi adı gitmiş onun yerine mezarda sadece 'Keantu' yazısı kalmıştı. Destan şaşkın şaşkın olan şeylere bakarken kadın kafasını çevirip Destan'a baktı. Destan kadının kızıl gözlerini görünce korkuya kapılmıştı. Kadın çocuğa baktı ve sinsice gülümsedi.
"Sen hala burada mısın? Buraya yalnızca ölüme sadıklar girer! Sanırım sende buraya ait olmaya geldin."
Destan kadın bakışlarından rahatsız oldu ve geri geri gitmeye başladı. Destan bastığı toprağın bir anda çökmesiyle derin bir çukura sırt üstü düştü. Destan ayağa kalkmak istedi ancak bunu başaramamıştı. Çünkü toprak onun üzerine kaymıştı. Destan toprakta hareket etmeye çalıştıkça daha da fazla toprağa gömülüyordu. Destan korkuyla gökyüzüne doğru bakarken düştüğü çukurun başına bir adam geldi. Adam sinsice yerde yatan çocuğa bakarken omuzuna koyduğu küreği toprağa sapladı.
"Merak etme seni ölüme bizzat ben İblis Kral Karion kavuşturuyorum! Seni kurban ederek Keantu'yu dünyaya getiriyoruz! Her şey için teşekkür ederiz velet!"
Adam mezara toprak atmaya başlayınca Destan panik yapmaya başlamıştı ancak hiçbir şekilde hareket dahi edemiyordu. Destan tüm bedeninin daha fazla toprak altında kalmasını çaresizce izledi. Kairon tüm bedeni toprağa gömülmüş geriye sadece tek gözü açıkta kalmış Destan'a baktı ve büyük bir keyifle çocuğu gömmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...