195.Bölüm: Katil Bariyeri Yok Oldu!

2K 239 64
                                    

Gün Doğumu, Çanlar ve Savaş Boruları Çalarken....

Şehirde çalmaya başlayan çan sesleri ve surlardan gelen savaş borularının sesi tüm şehirde büyük bir korkuya ve paniğe sebep olurken sesler Destan'ın da içinde bulunduğu Gri bariyerinde içine gelmişti. Destan gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Destan bir anda ciddileşti ve karşısındaki rakiplerine baktı.

"Dokunmayacaktınız... Bana saldırabilirdiniz! Beni ağır yaralayabilirdiniz... Hatta beni öldürebilirdiniz. Eğer içinizde bir nebze de olsa iyilik görseydim size kesinlikle bir şans verirdim. Hepinize! Kada'ya, Usra'ya, Satto'ya, Linda'ya, Viktor'a, May'e, Yuri'ye ve siz ikinize! Size gerçekten bir şans verirdim! Hepiniz müthiş yeteneklere sahiptiniz. Ölümünüzle bu yeteneklerin heba olması cidden kötü oldu. Ama benim sevdiklerimle dokunmayacaktınız. "

Mars, Destan'ın saydığı isimleri duyunca sinirlenmişti. Destan'ın saydığı tüm isimler bu saldırı sırasında öldürülmüşlerdi. 

"Kapa lan çeneni! Ne şansından bahsediyorsun! Bugün ya sen öleceksin yada..."

"Yada sen!"

Kamoo, kendinden emin bir şekilde konuşmuştu. Kamoo, Mars'ın Destan'ın onları yenebileceği düşüncesini üzerinden atması için konuşmuştu. Ama o da Mars gibi düşünüyordu. Bugün ya Destan ölecekti yada onlar! Destan yumruğunu sıktı ve gülümsedi. Karşısındaki ikili ona göre çoktan ölmüştü. Destan düşmanlarının zihinlerinden geçenleri rahatlıkla anlayabiliyordu.

"Şansınızı Markus'a ve Haru'ya saldırırken kaybetmiştiniz. Benim bu zamana kadar şans tanıdığım çok insan oldu. Şimdi hepsine ailem diyorum! Ama sizin gibi pislikler benim aileme saldırdı. Sevdiklerime el uzatanın elini! Dil uzatanın dilini keserim! Bugün sizin ölüm gününüz olacak! Benim ellerimde son nefesinizi verirken bana lanet okuyacaksınız! Yeterince sizinle oyaladım. Artık üzerime yük olan şeyleri ortadan kaldırma zamanı!"

Destan'ın gözlerinin içindeki 3 siyah sekizgen ve bir mor renkli daire son hızla dönerken ortamı kaplayan sis bulutu yavaş yavaş dağılmaya başlıyordu. Destan bu sisi daha savaş başlamadan önce ortaya çıkarmış ve yeri geldiğinde sisi soğutup, ısıtmıştı. Bu sayede sis daima ortamdaki görüşü kısıtlamıştı. Ancak bu işlem  Destan'ı epey yormuştu. Bu yüzden Destan düşmanlarını öldürdükten sonra sisin arasına karışıp dinleniyordu. Sis yavaşça ortadan kalkarken ortaya o korkunç manzara çıkmaya başlamıştı. Yerde Kara Taçtan gelenlerin cesetleri vardı. Destan cesetlere son kez baktıktan sonra elini hafifçe havaya kaldırdı. Cesetlerin içinde kalan kanlar ve toprağa karışmış olan kanlar yavaşça harekete geçti ve Destan'ın arkasında toplanmaya başladı. 

"Bu da ne böyle Kan Ayininde nasıl bu seviyeye geldi bu çocuk? Çok çok hızlı... O zaten hızlıca gelişecekti. Kan Çömezi olarak zaten uzun süre kalmayacaktı çünkü bana sahipti. Ama o çoktan Kan Komutanı seviyesine gelmiş!"

Sagum, Destan'ın hamlelerini bunca zaman sadece izlemekle yetinmişti. Destan'ın bu ani güç artışı sebebiyle Destan'ın savaşına müdahale etmesine gerek kalmamıştı. Frost da en az Sagum kadar şaşkındı. Destan'ın bu kadar güçlenmesini o bile beklemiyordu. Frost, Destan'ın ölüm mührünü biliyordu ancak o bile Destan'ın bu kadar güçlenmesini beklemiyordu. Destan ölüm mührüne çok hızlı uyum sağlamıştı. Frost alaylı bir yüz ifadesi takındı ve Sagum'a bakarak konuştu.

"Sizin bu Kan yeteneğinin seviyeleri neye göre veriliyor. Kusura bakma ama teknik isimlendirmeniz çok saçma bir sistem üzerine kurulmuş. Siz erkekler anca savaştan anladığınız için teknikleriniz de zaten savaşla ilgili oluyor. Senin bütün tekniklerin askerlik rütbesine göre mi isimlendiriliyor Sagum?"

Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin