Herkes önlerine konulan yemekleri afiyetle yerken Samuel'in bakışları yemeğine hiç dokunmamış olan gence kaydı. Casper boş gözlerle önündeki yemeğe bakıyordu. Samuel derin bir nefes aldı ve oğlana seslendi.
"Bir sorun mu var Casper? Neden yemeğe başlamadın?"
Casper adamın sorusuyla irkilip kendine geldikten sonra gülümsedi.
"Şey kusura bakmayın dalmışım. Aklıma bir şey geldi onu düşünüyordum."
Casper göz ucuyla Destan'a baktıktan sonra yemeğe başladı. Destan tamamen yemeğe odaklanmıştı. Öyle ki ağzı hiç boş kalmıyordu. Ancak odada bulunanlar Destan'ın böylesine oburca yemek yemesine aldırış etmiyorlardı. Ne de olsa Tera yemek konusunda artık bir sıkıntı yaşamıyordu. Destan'ın Tera'nın sınırları içerisinde kurdurmuş olduğu Seralarda her çeşit ürün yetişiyordu. Seralar muhteşem bir mühendislik harikasıydı. Bir çok formasyon ile kurulmuş olan bu yapıların içerisinde yetişen ürünler normal şartlara nazaran daha hızlı yetişiyordu. Destan yaklaşmakta olan savaş için onlarca plan yapmıştı. Onun bazı fikirleri Kızıl Generalleri tarafından beğenilirken bazı fikirleri kabul görmemişti. İşte bu yüzden Destan artık babasının liderlik ettiği büyük toplantılara katılmıyordu. Onun yerine toplantıya Edgar, Nira yada Catherine gidiyordu. Destan ise zamanını eğitime veriyordu. Günün sonunda ise krallıkta yapılan veya yapılması gerekenleri öğrenip onlarla ilgili fikirlerini belirtiyordu. Destan sadece Tera şehrinin şehir Lorduydu. Resmi olarak Arien'in bir kralı yoktu ve kralın yokluğu diğer şehirleri yöneten kişilerin şehir yönetiminde tek söz sahibi olduğunu gösteriyordu. Şehir Lordları Destan'a güvenmiyordu. 13 yaşındaki bir velet bırak krallık yönetmeyi bir şehri bile yönetemezdi. Destan ise o insnaların düşüncelerine takılmıyordu. Onun için şehirlerden çok, şehirdeki halk önemliydi. Destan bu yüzden tüm şehirlere Tera'ya kurdurmuş olduğu savunmaları kurduruyordu. Tera'da olan her teknolojiyi diğer şehirlerde de kurduruyordu. Onun bu hamleleri çoktan halkın saygısını kazanmasına neden olmuştu. Destan yemeğini yedikten sonra derin bir nefes aldı ve Gabriel ile Molly'e bakmaya başladı. Molly, Destan'ın bakışlarını görünce biraz utanmıştı. Destan sinsice gülümsedikten sonra konuştu.
"Cidden ikiniz çok tatlısınız."
Gabriel, Destan'ın onlara baktığını görünce biraz şaşırmıştı.
"Tatlı mı?"
Destan kafasıyla onayladı. Gabriel önce Molly'e baktı kızın yüzü utancından kıpkırmızı olmuştu. Gabriel dik bir şekilde oturduktan sonra boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Dostum sözlerin biraz kırıcı. Ben tatlı falan değilim. Bir ismim bir namım var benim ama. Ben Ağır Silah Ustası olmaya çalışıyorum. Ağır Silah demek sert ve acımasız bir savaşçı demek. Ama Molly tatlı ona bir şey diyemem! Ahh... Ne tatlı değil misin?"
Molly, Gabriel'in sözleri yüzünden onu cimciklemişti. Kızın yüzü utançtan kızarırken Haru sinsice gülümseyip konuştu.
"Onlarla uğraşma Destan baksana hemen kızardılar."
Gabriel, Haru'ya ölümcül bir bakış fırlattıktan sonra hızlıca konuştu.
"Seni Kızıl Cadı... Ben seninle uğraşıyor muyum?"
Haru, Gabriel'e bakıp kahkaha attıktan sonra konuştu.
"Dene bakalım o hayal dünyandan neler çıkacak?"
Gabriel önce Haru'ya sonra da kızın yanında oturan Markus'a baktı.
"Sende Markus'la çok tatlı duruyorsun. Bence ikiniz de birbirinizi seviyorsunuz ama bunu itiraf edemiyorsunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...