27.Bölüm

4.6K 546 26
                                    

Destan bir haftalık yolculuğun sonuna gelmişti. Yol o kadar sakindi ki Destan gerçekten bir saldırı olmasını beklemişti ancak çok rahat bir şekilde Tera'ya gelmişlerdi. Ay gökyüzünde bir tanrıça edasıyla parlıyordu. Destan elindeki kitabı bırakıp Tera köyüne bakmaya başladı. Köyde pek fazla ışık yoktu burası sanki ölü bir köydü. İnsanlar gelen arabaların seslerini duyunca evlerinden çıkıp şaşkın şaşkın arabalara bakıyorlardı. Destan babasının atölyesinin önünde arabanın durmasını söyledi. Araba Samuel'in terzi atölyesinde durdu. Destan arabadan indi insanlar şaşkın bir şekilde arabadan inen kişiye bakıyorlardı. Atölyenin içinden tanıdık bir ses geldi.

"Mai yemeği kapıya bırakıp eve gidip yatmalısın eğer Destandan bir haber gelirse ilk işim gelip sana haber vermek olacak."

Adamın sesi yorgun çıkmıştı. Destan babasının sesinden uzun zamandır uyumadığını anlamıştı. Kapıyı yavaşça açtı Samuel ellerini kafasına koymuş boş boş masaya bakıyordu. Masada sabahtan kalma yiyecekler duruyordu. Yemeklere hiç dokunulmadığı belliydi. Masada birde şarap şişesi vardı. Destan böyle bir manzara görmeyi beklemiyordu. Babasının sakalları çıkmıştı ve oldukça düzensiz duruyordu.

"Ba..ba benim Destan."

Destan babasını bu şekilde bulmayı beklemiyordu konuşurken sesi kesilmişti. Samuel kafasını kaldrıp Destan'a baktı. Adam bir süre karşısında duran kişiyi inceledikten sonra ayağa bir anda fırladı ve masayı devirdi. Adamın gözlerinden yaşlar akarken Destan'a sıkıca sarıldı. O kadar çok sıkıyordu ki Destan zor nefes alıyordu.

"Öldün sandım... haydutlar saldırmış... senin kervanın şehre ulaşmış ama kimse içeri girememiş."

"Baba işte buradayım bir şeyim yok ama beni sıkmaya devam edersen nefessizlikten öleceğim."

Destan babasının fiziksel gücünün bu kadar fazla olmasına oldukça şaşırmıştı. Samuel oğlunu bıraktı onun yüzüne baktı. Sonra oğlunu öpmeye koklamaya başladı. Destanda babasını sıkıca sardı ve onu öptü. Adam bir çocuk gibi ağlıyordu Destan'ın da ondan farkı yoktu. Başına gelmeyen şey kalmamıştı. Atölyenin kapısı açıldı kapıda gözlerinin altı mosmor olmuş bir genç kız duruyordu. Kızın elinde yemek sepeti vardı. Bu kişi Mai'den başkası değildi.

"Des...Destan bu sen misin?"

Destan kafasını çevirip kapıdaki kıza baktı. Mai karşısında Destan'ı görünce çığlık atıp elindeki sepeti bir kenara fırlattı. O da Koşup Destan'a sarıldı. Destan, Samuel ve Mai'nin arasında kalmıştı ikisi de Destan'ı öpüp kokluyordu. Destan onların neden bu kadar endişelendiklerini anlamamıştı.

"Neden bu kadar kötü durumdasınız. Baba sen sadece annemin ölüm yıl dönümünde içerdin neden içmeye başladın. Mai seninde gözlerin morarmış bu duruma genelde ben hastayken düşerdin."

Samuel yüzündeki yaşları sildi. Ayağa kalktı ve bir sandalyenin üzerine oturdu.

"Metal Kapan ailesinin satışlardan sorumlu kıdemlisi sizden önce gitti. Yolda birkaç haydutun saldırısına uğramış ve öldürülmüş. Biz sandık ki senin kervanında saldırıya uğramış olabilir. Ancak daha sonra öğrendik ki yoldaki haydutlar sizi koruyanlar tarafından öldürülmüş sizin kervanınız şehre ulaşmış. Ancak sizi içeri almamışlar o kervan liderini gözüm tutmamıştı zaten, onun yüzünden kimse içeri girememiş. Onun kervanı bir daha geri dönmedi. Senin hakkında bir şey duyduk. Haydutların lideri tarafından saldırıya uğramışsın. Biz senin öld... Öldüğünü düşündük. Çok şükür bizimlesin."

Mai, Destan'ın kolundaki sargıyı fark etti.

"Bu da ne? Sen yaralandın mı? Dur koluna bir bakayım."

Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin