Casper derin bir nefes aldı. Ancak daha sonra yüzünü ekşitti. Kaburgaları Haru tarafıdnan kırılmıştı ve bir şifacıya görünmesi gerekiyordu. Dişini sıktı ve etrafına bakındı.
"Burada olması gerekiyordu. Gördüğüm görüntüde burası olduğuna eminim. Şu kayanın şekli doğru ama..."
"Ama ne Casper yanlış gelmiş olamazsın öyle değil mi? Eğer böyle bir hataya düştüysen gerçekten daha kötü duruma düşebilirsin. Bir şifacıya gitmeden ölebilirsin!"
Casper kafasını kaldırdı ve boyu 9 metre olan büyük ağaca baktı. Bu ağacın nasıl bu kadar büyük olduğuna hayret etmişti. Ağacın çevresinde küçükte olsa yüzlerce küçük fidan vardı. Bir kükreme ile Casper hemen savaş pozisyonu aldı. Devasa bir yılan büyük bir delikten çıktı ve çatal dilini dışarı çıkartıp tiz bir şekilde tıslamaya başladı. Casper hemen gözüne çarpan garip görünüşlü bir kayanın arkasına saklandı ve nefesini tuttu. Bu yılan ile en güçlü halinde savaşabilirdi ama şu anda yaralıydı. O yüzden saklanıp yılan gittikten sonra burayı terk etmeyi düşünüyordu. Ancak bir süre sonra kaya hareket etti. Casper şaşkınlığını koruyamadı ve hareket eden kayaya baktı. Kaya zannettiği şey aslında bir Dikenli Kaplumbağaydı. Dikenli kaplumbağaların görünüşü kayaya benzerdi ama sırtlarında küçük dikenlere benzeyen kabuk vardı. Bu kabuk onları düşmanlarından koruyordu. Kaplumbağa öfkeli gözlerle Casper'e bakmaya başladı. Tiz bir kükremeden sonra gövdesini toprağa vurdu. Yerde ufak bir çatlak oluştu ve çatlak hızlı bir şekilde genişleyip Casper'e doru ilerledi. Casper hemen oluşan çatlaktan uzaklaştı. Yılan bir anda oktan fırlamış gibi ilerledi ve Casper'i tek hamlede yuttu. Casper yılanın midesine doğru ilerlerken gözleri parladı. Bu yılanın yemeği olmaya niyeti yoktu. Yılanın bedenine dokundu ancak onun ruhunu parçalayamadı. Yılan'ın kasları kasıldı ve onu akşam yedikleri besinlerle beraber kustu. Casper dışarı çıkar çıkmaz bir Kartal'ın pençesi onu yakaladı ve gökyüzüne yükselmeye başladı. Casper bir anda bu yaratıkların ona neden saldırdığını bilmiyordu. Ancak onların avlı olmak gibi bir niyeti yoktu. Gözleri yeniden parladı Devasa kartalın pençesine dokundu ancak Kartal'a da hiçbir şey olmamıştı. Casper bu hayvanların ruhlarını parçalayamıyordu. Kartal belirli bir yüksekliğe çıktıktan sonra onu serbest bıraktı. Casper bu kadar yüksekten düştüğünde öleceğine emindi. Elini yüzüğüne götürdü ve taş çıkardı. Taşı sıkıca kavradı ve yere sert bir şekilde çarptı. Yerde devasa bir krater oluşmuştu ve gökyüzüne tozlar yükseliyordu. Toz bulutları dağıldığında Casper'in çevresinde pembe bir bariyer duruyordu. Bariyerde sayısız çatlak vardı ama hala kırılmamıştı. Casper kendini zorladı ve etrafına bakındı.
"Bu taşı kullanmak istemezdim ama hayatımı kurtardı. Bu hayvanların derdi ne?"
Casper üzerinde yükselen gölgeyi görünce kafasını kaldırdı ve önündeki şeye baktı.
"Lanet olsun Kızıl Kürklü Çakalın burada ne işi var!"
"Patron bunlar bizim kışkırttığımız yaratıklar değil mi?"
Şişko adam merakla patronuna dönüp konuştu. Onlar her ne kadar Casper'in içinde olsalar da Casper'in gördüğü şeyleri görebiliyorlardı. Patron denen adam kafasıyla onayladı ve Casper'e ondan kurtulması için taktik verdi.
"Eğer hareket etmezseniz sizinle ilgilenmez lordum. "
Casper kafasıyla onayladı ve hareket etmeyi kesti. Kızıl kürklü çakal yavaşça bariyere yaklaştı ve onu kokladı burnunu biraz daha yaklaştırıp bariyere temas ettirdi. Bariyerdeki çatlaklar genişledi ve yüksek bir sesle kırıldı. Kızıl Kürklü Çakal hemen bir kaç adım geriye doğru kaçtı. Casper gözlerini kapattı ve şansızlığına küfür etti. Gözlerini açtığında Çakalın gözlerindeki korkuyu gördü. Şişko olan adam bir kahkaha patlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...