"Karanlık ve soğuk bir odaya koyulmuş gibi hissediyorum. Acaba öldüm mü? Daha önce ölmüş olmasam kesinlikle öldüğümü düşünürdüm. Işık yok, ne kadar zamandır bu karanlıktayım. Sanki haftalardır buradayım... Işığın bu kadar önemli bir şey olduğunu hiç düşünmezdim. Tüm uzuvlarım yerinde...Yani sanırım tek parçayım. Yoksa kör mü oldum? Seste yok! İçimde nedense tanıdık bir his var. Burayı biliyorum. Ama tam olarak neresi onu çıkaramadım. Belki de bir rüyadayımdır. Eğer gözlerimi açarsam o zaman uyanabilirim. Tek yapmam gereken gözlerimi açmak! Derin bir nefes ve açıl! Açıl...Açıl! İşe yarıyor işte ışık! Evet! Işık büyüyor, biliyordum ben rüyada olduğumu biliyordum. Işık daha da hızlı büyü... Dur ! Işık büyümüyor o bana doğru geliyor!"
Destan karanlıkta kendi kendine düşünürken. Koskoca karanlık boşlukta nereden geldiği bilinmeyen bir ses duyuldu. Destan'ın düşünceleri ise karanlıkta yayılan sesle kaybolmuştu.
"ACI!"
"AH! Bunu hissettim! Lanet olsun neler oluyor!"
Destan acıyı sanki her hücresinde hissetmişti. Karanlığı aydınlatan ışık Destan'a doğru gelirken ses tekrar duyulmuştu. Destan bu sefer sesin kaynağını anlamıştı. Çünkü ses ışığın içinden geliyordu.
"ZULÜM!"
Destan ışıktan gelen gücü hissetti! Işığın içindeki şey her ne ise çok güçlüydü. Destan korkuyla ellerini yüzüne siper etti
"Lanet olsun bana çarpacak!"
Işık Destan'ın içinden geçip gitmişti. Destan ışığın ona bir şey yapmadığını görünce rahatlamıştı. Gözlerini açtığında ise daha da rahatlamıştı. Çünkü artık Tera'daydı.
"Bir şey olmadı. Ben Teradayım. Ve karşımda ki kişi benim!"
Destan karşısında kendi silüetini görmeyi beklemiyordu. Karşısındaki kişinin yüzünde şeytani bir ifade vardı. Destan kendi görüntüsüne bakarken gerilmişti. O sırada ise karşısındaki silüetin kafasındaki Ölümün Mührü tüm ihtişamıyla parlıyordu.
"ÖLÜM!"
Destan karşısındaki kişinin kendisi olmadığına yemin edebilirdi. Destan karnında bir acı hissetti ve kafasını çevirip karnına baktı. Karnında kocaman bir delik vardı. Destan dizlerinin üzerine düştü. Destan bu saldırıyı her hücresiyle hissetmişti. Destan yavaşça kafasını kaldırıp gökyüzüne baktığında üç tane kan topu kafasının üzerinde dönüyordu. Toplar birden ona doğru uçtu. Destan hissettiği muazzam acıyla yere yığıldı. Sadece bir kaç saniye içinde ölmüştü. Destan son kez gözlerini kapatıp açtığında ise etrafı sisler kaplamıştı. Destan karnını kontrol ettiğinde tek parça olduğunu gördü. Destan'ın nefesi hızlanırken biraz önce öldüğüne yemin edebilirdi. Buzdaki çatırdamayı andıran Destan'ın kulağına geldiğinde Destan kafasını çevirip aşağıya baktı. Buz tabakasının altında birisi vardı. Bu kişi tıpkı onun gibi görünüyordu. Destan daha tepki bile veremeden ayaklarının altındaki buzlar kırıldı ve Destan buz gibi suyun içine düştü. Sudan çıkmaya çalıştı ancak su çok hızlı donmuştu. Destan nefes almaya çalıştığında ciğerlerine su doluyordu. Aynı ses bir kez daha duyuldu.
"ÖLÜM!"
Destan göğsüne saplanan buzdan yapılma mızraklarla acıyla dişini sıktı.
"Destan! Destan! UYAN!"
Destan tanıdık bir sesi duyuyordu. Bu ses ona uyanması gerektiğini söylüyordu. Ancak Destan'ın gözleri kararıyordu. Destan yeniden karanlığa hapsolurken. Suyun altında hareketsiz bir şekilde kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...