Jack yüzüğüne koyduğu kılıcı geri çıkardı. Gözleri gri bir şekilde parlamaya başladı. Destan hiç konuşmadı çünkü karşısında her ne kadar Kızıl Birliği üyeleri olsa da o ustasının yanında olacaktı. O da yüzüğünden siyah kılıcını çıkardı. Jack'in ve Destan'ın kılıçlarını çıkardığını gören Kızıllar da silahlandılar. Jack siyah maskenin altında gülümsedi ve kılıcını yerde baygın yatan kişiye doğrulttu.
"Sakın!!"
Kızıl Pençe bir anda bağırdı. Tüm kızıllar anında paniklemişlerdi. Çünkü Jack'in kılıcı Meka'nın en iyi ustasının boynuna dayanmıştı. Destan herhangi bir saldırı ihtimaline karşı hazırda bekliyordu. Jack soğuk bir şekilde konuşmaya başladı.
" Madem beni ve öğrencimi hain olarak ilan edip öldürmeye bu kadar heveslisiniz o zaman bu usta bozuntusunu ve sizleri acımadan öldürüm Zaten bu ustanın güçsüz bir yetişimci olduğu belli eğer zırhı olmasaydı zaten öğrencimin tekmesi yüzünden ölürdü onun tek özelliği zeki birisi olması zihinsel olarak kendini iyi yetiştirmiş. Sizler ise ondan daha kötü durumdasınız. Ben sadece Samarın Kızıllarına saygı duyarım! Sizin gibi Kara Lonca ile bir kere bile savaşmamış olan bir şehrin birliği benim gözümde çöpten farksız! Eğer hareket ederseniz size bu ustanın kellesini veririm. İnanın bana Kraldan falan korktuğum yok! Beni hain olarak ilan ettiği gün onunda kellesini başkent Karda'nın merkezine koyarım. Eğer beni cezalandırmak istiyorsanız şimdi yapabiliyorsanız yapın! Çünkü inanın bana bir daha elinize böyle bir fırsat geçmeyecek."
Kızıl Pençe elini havaya kaldırdı. Gökyüzünde süzülen geminin üzerinde bulunan bir silah harekete geçti. Destan silaha baktığında enerji topladığını gördü. İnsanlar geminin enerji topladığını görünce bölgeyi tamamen boşalttılar. Bu silah bölgeyi harabe haline getirmek için yeterliydi. Destan
"Usta gerçekten savaşmalı mıyız?"
Jack başını olumlu anlamda salladı. Destan yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Destan'ın kendinden emin bir şekilde gülümsemesi Kızılları sinirlendirmişti. İki kişi onları yenebileceklerine inanıyorlardı. Eğer ellerinde bir rehine olmasaydı çoktan onları öldürmüşlerdi. Kendini Kızıl Pençe olarak tanıtan adam ses tonunu yükselterek konuştu.
"Samardan gelseniz kaç yazar burası Meka, burası bizim şehrimiz! O rehin aldığınız kişi benim korumam altındaki şehir lordu eğer ona zarar verirseniz size acı dolu bir ölümü garanti ederim!"
Destan Kızıl Pençeye baktı. Adamın gerçekten öfkeli olduğu belliydi. Şehir lordunun korunması görevi Teğmenlere veriliyordu. Ancak şehir lordu kendine o kadar güveniyordu ki korumasız gezmişti. Destan bu adamın rütbesini çok iyi biliyordu ve onun öfkeli bir kişiliği olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Destan onun bu öfkesini kullanmaya karar verdi.
"Vahşi de Teğmen iken şehir lorduna düzenlenen suikastı engelledi. Sanırım kendinizi onunla karşılaştırıyorsunuz. Siz kendinize Teğmen mi diyorsunuz? Yukarıda bize saldıracak olan araç seni, ekip arkadaşlarını hatta şehir lordunu bile öldürebilir yanlış karar veriyorsun! Eğer Teğmensen kendini değil ekip arkadaşlarını düşünmelisin çünkü sırtını onlara yaslıyorsun eğer onları feda edeceksen gelecekte seni geride bırakırlar!"
Kızıl Pençe oldukça öfkelenmişti karşındaki çocuk ona ders veriyordu. Ancak Destan'ın onları gerçekten çok fazla hafife aldığını düşünüyordu. Eliyle gökyüzünde enerji toplayan aracı gösterdi.
"O araç, bizzat şuanda şu siyahlı adamın kılıcını doğrulttuğu kişi tarafından yapıldı. İnan bana o araç sizi yok ederken bize hiçbir şey olmayacaktır. O araç Kızıl üyelerine zarar vermez özel bir formasyonla destekleniyor yani bize bir şey olmazken siz bugün yaptığınızın cezasını çekeceksiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...