Destan önünde duran ordudan yükselen güç yüzünden paniğe kapılmıştı. Tüm planları, her şeyi bir anda yok olacaktı. Destan yumruğunu sıktı ve surdan aşağı atladı. Yere indikten sonra önünde duran komutana baktı. Adamın gözlerinde kibir ve aşağılama vardı. Adam yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirdi ve konuşmaya başladı.
"Ne o velet anne baban için yalvaracak mısın? Merak etme sadece şehir lordunun kellesini alacağız."
Destan yumruğunu sıktı ve önündeki adama baktı.
"Şehir lordu benim!"
Adam önündeki çocuğa şaşkın şaşkın baktıktan sonra kahkaha atmaya başladı.
"Sen mi? Üstünde kıyafet bile yok! Vücudun da sayısız yara var! Sen sadece sokaklarda dayak yiyen bir veletsin!"
Destan öfkeli gözlerle adama bakmaya başladı. Adam onun bakışlarından rahatsız olmaya başlamıştı. Atını Destan'a doğru sürdü. At şaha kalktı ve Destan'a vurmak istedi ancak hiçbir şey yapamadı. Zavallı hayvan daha ne olduğunu anlamadan üstündeki komutanla birlikte buzdan bir heykel olmuştu. Destan yüzüğünden mavi bir kılıç çıkardı ve önündeki devasa ordunun karşısına dikildi. Destan derin bir nefes aldı ve önündeki insanlara baktı.
"Bu kadar kolay pes etmeyeceğim! Tera için savaşacağım!"
Destan önündeki devasa orduya doğru saldırıya geçtiğinde yanında binlerce insan belirmişti. Destan'ın gözleri siyah ve mavi tonda parladı ve kılıcı öfkeyle savurdu. Mavi ve siyah renkli bir çizgi ilerledi ve çarptığı yerde adeta buzdan bir cehennem yarattı. Daha iki ordu çarpışmadan yüzlerce asker bu saldırı yüzünden önce donmuş sonra yavaş yavaş erimeye başlamıştı. Destan kaybetmişliğin verdiği öfke ile hareket ediyordu. İki ordu bir biriyle çarpıştığında acı dolu çığlıklar gökyüzüne yükselmeye başladı. İlk saldırıda üstünlük Tera'yı korumak için saldıranlardaydı ancak Destan arkasından gelen çığlıkları duyunca arkasına döndü ve surlara baktı. Surlar dimdik ayakta olmasına rağmen arkasından dumanlar ve acı dolu çığlıklar yükseliyordu. Destan öfkeyle arkasını döndüğünde bir çift göz ile karşı karşıya kaldı ve göğsünde bir acı hissetti. Göğsünden sıcak bir sıvı akarken karşısındaki kişi kılıcını çekti ve Destan'ın boynuna bir kesik savurdu.
*******
Destan korkuyla meditasyonu bıraktı ve hızlı hızlı nefes almaya başladı. Samuel hala meditasyon yapıyordu ve yüzünde bir kaç kırışıklık belirmişti. Pek iyi zaman geçirdiği söylenemezdi. Adam gözlerini açtığında Destan çoktan gözlerini açmıştı.
"Gerçekten çok korkunç ha? Evlat hala vaktin var. Düşmanlar duvarlara değil duvarların üstünden şehre saldırıyor! Sayı avantajları var ancak bizimde konum avantajımız var! Tera'nın önünü kendi lehimize değiştirebiliriz! Düşmanı zorlayacak bir geçit yaparsak orduları durdurmanın bir yolunu buluruz!"
Destan kafasını kaldırıp Babasına baktı yüzü asık bir vaziyette babasına bakıyordu.
"Sence bu işe yarar mı onları gördün her şekilde üstünlük kuruyorlar!"
Samuel gülümsedi ve oğluna baktı.
"Destan sen benim en kıymetli hazinemsin! Senin zekana bir kez şahitlik ettim bir şeyler bulacağına eminim. Düşmanı engellemenin yolunu bulacağına eminim! Neye uğradıklarını şaşıracaklar!"
Destan kafasını kaldırdı ve gülümsedi.
"Peki Mai senin neyin oluyor!"
Mai kenarda oturmuş onlara bakıyordu. Samuel yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi ve konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...