Güneş Krallığı Toprakları Başkent Arkos Şehri...
Arkos şehrinde yapılar adeta göz alıcı şekilde parlıyordu. Ancak hiç bir yapı şehrin merkezindeki tepeye kurulmuş olan devasa binanın güzelliğine yaklaşamıyordu. Şehirdeki bir handa gri gözlü bir adam sinsice gülümsedi ve parmağındaki yüzüğü okşadıktan sonra gözlerini kapattı.
"Ben hazırım... Pekala buraya kadar sağ salim gelebildik. Gerisi sende."
Adamın yüzüğü bir kez parladıktan sonra şehirdeki muhafızlarda bir hareketlenme başladı.
Aynı anda şehrin merkezindeki devasa binada, Başında altından yapılma bir taç bulunan adam derin bir nefes verdi ve sakin bir şekilde konuştu.
"Kaç adam kaybettiniz General?"
Göğsünde Sarı renkli bir ok motifi olan adam tek dizinin üstünde dururken kafasını kaldırdı ve saygılı bir şekilde konuştu.
"350 kişi! 50 si kuşatma araçlarını kurmak için giden mühendislerdi."
Kral derin bir nefes aldıktan sonra bedeninden öldürme arzusu yayılmaya başladı.
"Bir mühendis yetiştirmek kolay değil general... Onların eğitimleri askerlerden daha pahalıya geliyor. Üstelik Arien'e gidenler en güçlü kuşatma araçlarımızı yapacaktı. Onları koruyamadınız! Söylesene bana düşman kaç kişiydi!"
General derin bir nefes verdi ve konuşup konuşmama konusunda tereddütte kalmıştı. Adam kafasını kaldırdı ve korkuyla konuştu.
"Efendim bizi pusuya düşürdüler..."
Kral adamın savunmasını duyunca öfkeyle konuştu.
"Bana kaç kişi olduklarını söyle!"
General gözlerini kapattı ve gözlerinin önüne bir görüntü geldi. Adam dişini sıktı ve kafasını kaldırıp krala baktı.
"1 kişiydi kralım!"
Kral adamın söylediği sayıyı duyunca tek kaşını havaya kaldırdı. Adam işaret parmağını havaya kaldırdı ve alaylı bir şekilde konuştu.
"Bir... Bir kişi! Bir kişi benim 300 askerimi yeniyor? Bir da bana o kişinin bir velet olduğunu söyle ki tam olsun!"
General dişini sıktı ve öfkeyle konuştu.
"Karşımızda ki kişi 17 veya 18 yaşlarında görünüyordu. Siyah bir cübbesi vardı ve cübbesini üzerinde beyaz bir orkide motifi işlenmişti. O bir Ruh Hırsızıydı. Öyle bir ruh ortaya çıkardı ki kadın tek başına onlarca askerimizi ezdi. Elementleri kontrol eden güçlü bir ruh ekibi de vardı. Her yerde ateşten,rüzgardan,buzdan, topraktan saldırılar uçuşuyordu. Ruhlar çok güçlüydü efendim. Her birisi adeta yeniden maddeleşebilecekmiş kadar güçlüydü."
Kral adamın sözleri üzerine ne diyeceğini bilmiyordu. Bu adamın yaptığı hata yüzünden diğer krallıklar karşısında küçük düşecekti. Taht salonunun kapısı açıldı ve içeriye yakışıklı bir adam girdi. Kral gelen kişiyi görünce derin bir nefes verdi ve konuştu.
"Söyle evlat... Bir şeyler ters mi gitti? Eğer öyle bir şey varsa cidden sinirlerim zıplayacak!"
Gelen yakışıklı kişi Prens Olyver'di. Prens babasını saygıyla selamladı. Kral oğluna gururlu bir şekilde baktıktan sonra Prens hemen konuşmaya başladı.
"Mavi Ejder Krallığının askerleri Arien'e sızarken başarısız olmuşlar kralım. Tüm birlikten sadece bir kişi hayatta çıkmış. Tüm silahlarını ve teknolojilerini kaybetmişler. Arien'in sınırına kurulan boyutsal eşyaları bozan formasyon anlaşılan krallığın her tarafına kurulmuş. Mavi Ejder Krallığına bağlı askerler eşyalarının hepsini dışarıda taşıyormuş. Tıpkı bizim askerlerimiz gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - Kitap 1 (TAMAMLANDI)
FantasyArien Krallığının sınır topraklarında binlerce kişi toplanmıştı. Bu insanların amacı yok olmaktan kaçmaktı. Çünkü yeni kurulan Kızıl Birliği ölüm gibi onların üstüne çökmüştü. Gökyüzü tamamen karanlık bulutlarla kaplıydı ve sayısız şimşek çakıyordu...