Odam dan çıkıp anneme bakmak için salona geldim. Koltukta uzanarak televizyon izlediğini görünce karşısında ki koltuğa geçip oturdum.
- " Babam aradı."
- " Açtın mı ?"
- " Mecbur. "
- " Ne dedi ?"
- " Beni evine çağırıyor. "
Annem kaşlarını havaya kaldırıp şaşkınca baktı.
- " Bak sana da saçma geldi. Birde bunun için bana kızdı. Beni anladığını söylüyor ama bunu hiç belli etmiyor. Kabullen diyip duruyor. Sence anlayan insan bunu yapar mı ?"
Uzandığı yerden doğrulup koltukta dik bir şekilde oturarak bana döndü.
- " Defne baban bu konuda haklı."
- " Anneee"
Eliyle 'sus' anlamında beni durdurdunca bütün nefesimi oflayarak dışarıya bıraktım.
- " Yaşadıklarımız senin için kolay şeyler değil buna alışman da uzun sürecek ama sen alışmak için çaba vermiyorsun. "
- " Alışmak isteyen kim ?"
- " Alışmak zorundasın Defne. O benim eski eşimdi her şey yaşandı bitti artık sadece kızımın babası onunla sadece sen olduğun için konuşuyorum o da mecbur olduğum zamanlar için ama senin böyle bir lüksün yok. Sen mecbursun çünkü sen istesen de istemesen de o senin baban. Sen kabullenmek istemiyorsun. Bunlara alışman lazım. O kadını hayatın boyunca görüceksin. Böyle saygısızlık yaparak hiç bir yere varamazsın. "
Sanki bugün herkes beni deli etmek için anlaşmış. Yeter artık her zaman aynı şeyler bıktım tükendim. Benden hiç yapamayacağım bir şey istiyorlar anladıklarını söylüyorlar ama kimse anlamıyor.
Yerimden sinirle kalkıp odama çıktım. Kendimi yatağın üstüne attım. Aklıma Emre geldi. Bu yaşadığım olayın yanında Emre ye olan sinirim yok oldu. O sadece beni seviyor ve her şeyi benim için yapıyor ama ailem böyle değil hiç benim açımdan düşünüp beni anlayışla karşılamıyorlar hep benim onları anlamamı bekliyorlar.
Düşüncelerim giderek derinleşince Emreyi biranda çok özlediğimi fark ettim. Hele de o çocuk gibi üzgün bakışları aklıma geldikçe kahroluyorum. Telefonumu elime alıp saate baktım. 5 olduğunu gördüm. Henüz dışarıya çıkmak için geç bir saat değil tabi dönüşüm kaçı bulur bilemiyorum.
Yatağım dan fırlayıp doğruca elbise dolabımın önüne geldim. Mavi kot şortumu ve üzerine de beyaz sporcu atletimi giyip saçlarımı da balıksırtı ördükten sonra hazırdım. İnce askılı sırt çantamı da taktıktan sonra aşağı indim.
- " Ben çıkıyorum. "
- " Nereye ?"
- " Emreye. "
- " Hani kavga etmiştiniz ?"
- " Sizinle ettiğim kavgalarla Emreyle ettiğim kavgaları karşılaştırınca Emre daha masum kalıyor. "
- " Ahh Defne ahh. "
Cevap vermeden ayakkabılarımı giyip dışarıya çıktım. Telefonumu cebinden çıkarıp Emreyi aradım. Ararken hala 'Dengesiz Egoist' olarak kayıtlı olduğunu gördüm.
- " Ne var ?"
Bu nasıl bir telefon açmak dır ya. Emre yi tanıdığım günden beridir hep öküzce açıyor. Ya 'ne' diyor ya da 'ne var'. Alışkın olduğum için bu detay üzerinde fazla durmayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKULU AŞK
Teen FictionDefne ve Emre başta ne kadar farklı olduklarını düşünseler de, ne kadar birbirleriyle inatlaşıp birbirlerine gıcık olsalar da aslında farkında olmadan aşık olmuşlardı. Hem de çok büyük ve tutkulu bir aşk.