Sabahtan beridir yazı yazmaktan artık parmaklarımı hissetmiyorum. Gerçekten liseyi özlediğimi bir kez daha fark ettim. Üniversite düşündüğümden daha da zormuş. Tahtadakileri yazmak için herkes büyük bir savaş veriyor hocanın hızına yetişmek mümkün bile değil. Adam yazıyor bir yandan da diğer eliyle siliyor. Bunların yaptıkları insafsızlık değil de ne? Emre her zamanki gibi dersten kopuk bir şekilde boş boş oturuyor. Emre gibi de çok kişi var sınıfta onlar eminim sınav zamanı tüm not alanlar dan not dilenecekler.
- " Yeter ya valla sıkıldım." dedi Emre kendi kendine sessiz bir şekilde.
- " Bence senin sıkılmaya hakkın yok boş boş oturuyorsun." dedim bir yandan tempolu bir şekilde yazı yazmaya devam ederek.
Bir süre sessiz kalarak etrafı izlemeye başladı. Şuan da annesinin yanında zorla kalarak olduğu ortam dan sıkılıp oflayan puflayan çocuklara benziyor ve bu halide oldukça komik. Eğer yazımı bırakabilme ihtimalim olsaydı öpmeyi çok isterdim ama malesefki yapamam çünkü elimi çektiğim anda araya 10 kelime giriyor ve geri kaldığım zaman bitti... Bu kadar yazdığım şey boşa gider.
- " Defne bırak hadi şunu benimle ilgilen." dedi kulağıma yaklaşıp sessizce söyleyerek.
Ben cevap vermeyip yazmaya devam edince başını boynuma koyup sessizce beni izledi. Şuan bilerek mi bu kadar tatlı davranıyor bilmiyorum ama tek bildiğim onu delicesine öpmek istediğim. Gerçekten hayret ediyorum bu yakışıklı, karizmatik, serseri, cool görünümü dışında bir de bebek gibi masumlaştığı anları var ve ben bu haline bayılıyorum. Her şeyi o kadar dengeli bir şekilde ayarlıyor ki ondan kopmak mümkün değil her gün bir şeyler keşfediyorum. Beş dakika boyunca başını omuzumdan çekmeden beni bekledi ve ders bittiğin de derin bir nefes alıp verdim. Hala bittiğine inanamıyorum resmen parmaklarım uyuştu.
- " İşin bittiyse artık bana ilgi göstersen artık."
- " Gel gel." dedim kollarımı açıp gülerek.
Nasıl böyle bebek gibi oldu birden bilmiyorum ama fazlasıyla tatlı. Boyuna sıkı sıkı sarıldıktan sonra yanağına yavaş bir şekilde öpücük kondurdum.
- " Defne ben çıkıyorum bu ders, daha dayanacak gücüm kalmadı."
- " Zaten son ders otur işte."
- " İmkansız. Ben seni dışarda beklerim."
- " Beni tek bırakıyorsun yani?"
- " Bebeğim, dayanamıyorum diyorum. Şu kadar saat kaldığıma bile hayret ettim zaten. "
Ya senin o bebeğim dediğin ağzını yerim... Ne kadar yakışıyor böyle laflar. Bunu bile ayarında yapıyor.
- " Tamam Emre Bey öyle olsun. "
- " Hadi sana iyi ders dinlemeler. "
Emre gittikten sonra bir yanım da büyük bir eksilme oldu. Keşke bende onunla birlikte çıksaydım. Artık giderek ona daha da bağımlı olmaya başladım ve bu beni çok korkutuyor. Bir şeye bu kadar fazla bağlanınca sonu pek iyi olmuyor tabi ben bu kötü ihtimalleri düşünmek bile istemiyorum. Bu ders yazmadığımız için acayip mutlu oldum yoksa ellerim felç olacaktı. Ders biter bitmez hemen Emre'nin yanına gidip arabaya bindim.
- " Hadi hemen gidelim şuradan." dedim.
- " Boşuna kaçmıyorum." dedi arabayı sürmeye başlayarak.
- " Sinemaya gidelim mi?"
Bunu sorarken cevabını o kadar iyi bilerek sordum ki ama yine de şansımı denemek istedim çünkü hep aynı şeyleri yapıyoruz ve bende bazen diğer normal çiftler gibi eğlenebileceğim sosyal etkinlikler yapmak istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKULU AŞK
Подростковая литератураDefne ve Emre başta ne kadar farklı olduklarını düşünseler de, ne kadar birbirleriyle inatlaşıp birbirlerine gıcık olsalar da aslında farkında olmadan aşık olmuşlardı. Hem de çok büyük ve tutkulu bir aşk.