M:Neyi anlamadın?
R:Ne kadar zevkli olduğunu tahmin edemezsin derken. Sen nereden biliyorsun?
M:Ee yapıyorum.
R:Ne? N-ne demek yapıyorum ya? Ne zamandır? Kiminle? Ben hangi cehennemdeydim sen yaparken. Benim aklımla oynama. Sen yapmazsın. Miran bak kocam sana sonsuz güveniyorum. Lütfen bana neyin çok zevkli olduğunu söyle. Şu anda yanlış anlamış olmak istiyorum.
M:Sen ne anladın ki?
R:Denizde fantezinin ne kadar zevkli olduğundan bahsediyorsun. Bak bana yanlış anladın de. Valla kapının önüne koyarım seni. Deli etme beni.
M:Güzelim valla yanlış anlamışsın. Ben dinlemenin ne kadar zevkli olduğundan bahsettim.. Tövbe estağfurullah. Benim fantezilerimi gerçekleştirmek istediğim tek kadın sensin. Valla yok öyle bir şey. Sen tamamen yanlış anlamışsın beni.
R:Bak inanıyorum sana.
M:İnan tabi ki güzelim. Benim gözüm senden başkasını görür mü hiç?
R:Hele bir gelsin. Valla oyarım. Sadece senin için söylemiyorum. Yanlışlıkla olsa bile benim gözlerimde görürse, sana bırakmam ben kendim oyarım.
M:Karıcığım. Ne benim senden şüphem var, ne de senin benden. Şimdi olmayan bir şey için kimse kimsenin gözünü oymasın. Gidelim yüzelim. Oğlumuzda suyla tanışsın. Haydi güzelim.
R:Mirhan’ı sen kucağına al. Şu tişörtü de giy. Aynı benim gibi üzerini çıkartacaksın sende. Denize girince çıkartabilirsin ancak.
M:Ne?
R:Ne demek ne? Bana erkeklerin bakma ihtimali olunca yak yık, sana kızlar bakınca anlamamazlıktan gel. Oldu canım başka. Bu tişört denize girene kadar çıkmayacak.
M:Tamam güzelim nasıl istersen öyle olsun. Mirhan da bir kısıtlama var mı? Yoksa onu böyle sadece şortla çıkartabilir miyiz?
R:Onda sıkıntı yok. Yalnız birkaç dakika bekle. Ben Mirhan’a kıyafet, alayım. Havlu falan da almadım.
M:Biz o işleri çoktan hallettik Reyyan hanım. Malum siz iki dakika diye girip, on saat çıkmayınca yapacak çok vaktimiz oldu.
R:Ne yapayım? Kocam bile olsan insan kendisini garip hissediyor. Çıplağım resmen.
M:Tüh keşke pareoyu giydirmeden şu bikininin tadını çıkarsaydık bir.
R:Mirann.. Nasıl konuşuyorsun çocuğun yanında?
M:Nasıl konuşmuşum? Sanki anladı. Üçüncü kişi olarak gelmeseymiş o zaman balayına. Birazcık dışlanmayı göze alacak küçük bey.
R:Yoruldum Miran valla yoruldum.
M:Ben şiddet seven bir hocayım haberin olsun. Hata yaparsan şaplağı yersin kalçana.
R:Allah Allah.
M:Tabi ne sandın? Bak öyle yapa yapa sana araba kullanmayı öğrettim. Tek seferde aldın ehliyetini.
R:Araba kullanırken ne zaman şaplak attınız hocam. Hatırlayamadım.
M:Nasıl hatırlayamadın? Arabanın arka koltuğunda günü gece etmiştik nasıl unutursun?
R:Allah seni ne yapmasın? Onu mu diyorsun sen?
M:Sen ne sandın? Gerçekten sana vuracağımı mı?
R:Yok canım daha neler.
M:Ben senin kalçana şaplağı keyfimden atacağım. Sen yüzmeyi öğren, bende ekmeğimi kovalayayım olmaz mı?
R:Ekmeğimi elimden alma diyorsun.
M:Öyle diyorum. Ee ne diyorsun?
R:Çarpılacağız diyorum. Bari nimeti alet etme sapıklıklarına.
M:Ne alakası var canım? Ben mecazi anlamda dedim. Yoksa nimete saygım sonsuz. Ne yemeği, ne ekmeği, ne de suyu, israf etmem ben.
Reyyan iki avcunun içine aldı kocasının yüzünü.
R:Merhametli, duyarlı kocam benim. İyi ki sen.
M:Asıl iyi ki sen meleğim benim.
İkisi de kollarını birbirinin boynuna dolamış, sıkıca sarılırken, Miran hızla ayrıldı Reyyandan.
M:Hadi gidelim artık. Güneş gidiyor. Su soğumadan girelim.
R:Tamam geldim.
Denize adım adım yaklaşırken Reyyan kocasının elini daha sıkı tuttu. Mirhan’ı tek eliyle tutmaya çalışırken diğer eliyle de sıkıca karısının elini tutuyordu.
R:Miran ben korkuyorum.
M:Korkma güzelim. Ben buradayım, kocan burada. Kocan varken neyden korkacakmışsın sen?
R:Elimde değil. Sanki ayaklarımın altından yer kayacakta ben boğulacağım.
M:Sen. Yav sen kör karanlıktan ben uçurumdan düşünce akan suya atladın. Her ne kadar hatırlamak ve hatırlatmak istemesem de köprüden suya atladın. Nasıl korkuyorsun?
R:İkisinde de sebebim vardı. Suyu düşünecek halde değildim.
M:Öyle mi? Neymiş bakalım o sebepler?
R:İlkinde zaten ölmek istiyordum, neyden korkacağım? İkincisinde de kocamı kurtaracaktım. Ölsem bile umurumda değildi.
Miran karısının elinin üzerine derin bir öpücük bıraktı.
M:Şimdi de umurunda olmasın. Çünkü ikisinde de suya ilk giriş anında elini tutmuyordum. Üşüyordun. Ama bak şimdi elin elimde. Ben senin üşümene de, korkmana da izin vermem. Şimdi yavaş yavaş suya gireceğiz, Mirhan biraz suyla tanışacak. Sonra onu uykuya uğurlayacağız.
R:Neden? Dursun yanımızda. Bir daha Mardin’de nereden deniz bulacakta girecek?
M:O istesin, ben Mardin’den tası tarağı toplar deniz kenarına taşınırım.
R:Aman hemen abart.
M:Ne abartısı ya? Valla yaparım…Yapayım mı?
R:Yok Miran yapma. O zaman biraz denizin tadını çıkartalım sonra çıkalım olur mu?
M:Biz çıkmayacağız. Ben ayarladım birisini, Mirhan biraz oynadıktan sonra alacak onu uyutacak. Bizde artık biraz yüzeriz, biraz öpüşür, koklaşırız…Nasıl fikir ama?
R:Sen çok fenasın var ya.
M:Öyle derler.
Reyyan munzur ifadesini takındı.
R:Öyle mi derler? Kim dermiş merak ettim valla?
M:Kıvırcık saçlı, kahverengi gözlü, ateş bakışlı, doksan altmış doksan ölçülü, taş gibi bir hatun. Adı da Reyyan. Çıkartabildin mi?
R:Tanıdık geldi.
M:Sen çok fenasın var ya.
Umarım beğenirsiniz 🙏 yeni bölümde görüşmek üzere 🧡

ŞİMDİ OKUDUĞUN
hercai 43 sonrası
FanfictionÖzel bölümler için yeni bir hikaye oluşturdum.. hercai 43.bölümden keşke böyle olsa dediğim şekilde devam ettim. hep okurdum birde yazayım dedim.