43-129

604 44 27
                                    

Miran gözyaşlarını sildi. Birkaç adım yaklaştı karısına. Arkasındakilerin gözlerinde tek tek gezdirdi gözlerini. Sonra Reyyan'a baktı. Reyyan anlamıştı. Herkesle yüzleşmişti ama Miran'la... Nasıl olacaktı? Yapamazdı ki. Dayanamazdı.

R:Miran yapma. Allah aşkına yapma. Herkes tamam ama seninle yüzleşemem. Bunu bana yapma.

M:Yapmak zorundayım karım. Yapmak zorundayım, yüzleşmemiz lazım. Çünkü hepsi benim suçum. Fırat doğru dedi. O kızın yüzüne nasıl bakacağız demedim. Ahı tutar demedim. Onun suçu yok demedim. Çünkü o ara kendimi haklı görmekle uğraşıyordum. O-o senin müzede gördüğün kız. İlk görüşte aşık olduğun kız. Uğruna gelinlik alıp, o gelinliği yıllarca sakladığın kız. Gülüşüne hayran kaldığın kız, saçlarına aşık olduğun, gülüşünde can bulduğun kız, yapma pişman olursun demedim... O kızın başına gelecekleri biliyordum. Dedesinin onun için ö-öl-ölüm emri vereceğini..O mis kokulu nefesleri için canımı bile verecekken, son nefeslerine sebep olacağımı...Gözlerinde ta ilk gördüğümde kaybolduğum kadının, o güzelim gözlerinin benim yüzümden sonsuza kadar kapanacağını biliyordum..Aşık olduğum sesi bir daha duyamayacağımı, utandığında al al olan yanaklarının, bir daha hiç renk değiştiremeyeceğini biliyordum...Biliyordum da... Sen avuçlarımın arasından kaymadan, seni kaybettiğimi anlamadan basmadı bu kalın kafam. İdrak edemedim. "sen ne yapıyorsun Miran" dediğimde iş işten geçmişti.

Gözlerini sıkıca kapatıp ellerini bastırdı. Ağlıyordu, herkes gibi. Omuzları sarsılarak ağlamaya başladı. Hiç kimse bilmiyordu o gün olanları. Tıpkı Miran'ın ne yaptığını Reyyan'ın, Reyyan'ın ne yaptığını Miran'ın bilmediği gibi..

M:Kulübede sabah gözümü açınca, seni görünce dua ettim içimden. "telefonum çalsın, babaannem arasın, intikamımdan vazgeçtim desin, seni bırakmayayım." O haykırışın hala kulaklarımda çınlıyor. Yüreğime basa basa gittim ben. İçim ezile ezile. Soluğu annemin mezarının başında aldım. İçim yanıyordu, cayır cayır. Belki deva olur dedim...Olmadı...Nasıl olacaktı ki, ben mezarlıktayken sen ölüme yürüyordun. Kendini ateşe vermiştin. Kendini öldürmek için seçtiğin yol bile sana ettiğim kötülüğün en büyük kanıtı...Ben senin hayatını yaktım, sende kendini..Sonra Kars'a gittim. Babaannemin yanına. Planımız oradan sonra sarpa sardı. Çünkü benim aklım, çalan telefonumla başıma geldi. Fırat dedi ki "kulübe yanmış, enkaz var sadece burada." Yüreğimde ki korkuyu anlatamam, gücüm yetmez. Bedenim titredi. Pişmanlığım ilk kez yüreğimi deldi. İlk andan beri pişmandım ama..artık senin nefes almadığını düşünmek...benim nefesimi kesti. Kars'tan yola nasıl çıktım, nasıl geldim hatırlamıyorum. Kulübeye gittim, yanmış kül olmuş. Senin hayatına yaptığım gibi, senin hayallerine, sevdana yaptığım gibi.

Derin bir nefes çekti içine. Reyyan donmuş halde boşluğa bakıyordu. Konuşacak takati kalmamıştı.

M:İçimde hep bir umut vardı yoldayken. Reyyan beni bırakmaz diyordum ama aklımın bir yanı da "neden bırakmasın? Sen bıraktın ya" diyordu. Kulübeden sonra konağa geldik Fırat'la.

Reyyan başını kaldırıp baktı kocasına. Gözyaşlarından her şeyi bulanık görüyordu. Miran, Reyyan'ın karnına tekmeler yediği yere gitti. Diz çöktü. Ellerini yere sürdü.

M:Tam burada yatıyordun. Yüzün gözün kan içinde ama en çok kalbin yaralanmış. Kendini anlatmak için çırpınıyordun. "benim suçum yok. Niye gitti bilmiyorum? Valla bilmiyorum" diyordun. Dinlemiyorlardı.

Bakışlarını yukarıya çevirdi. O gün onları izlediği yere. Parmaklarını uzattı.

M:Dedem "nerede o Miran iti" dediğinde, ben tam oradaydım. Sizi izliyordum. Acı çekiyordum. Bir yanım yaşıyorsun diye kanat çırpıyor, bir yanım sana yapılanlara sebep olduğum için selamı okuyor. Burada yediğin her tekmede benim nefesim bedenimi terk etti sanki...Ben bu kadar acıyacağını düşünemedim. Bu kadar canımı yakacağını hesaplayamadım. Senin ölüm emrini duyunca nefes almayı bıraktım. Fırat her zaman yaptığı gibi doğruyu dedi. "böyle olacağını biliyorduk zaten. Sen yaptın bunu" dedi. Ben orada yemin ettim. Telafi edeceğim. Canı yanmayacak diye. Hala başkasının canını yaktığını düşünüyordum. En çok ben yaktım, içim acıyordu...İlk iş seni konaktan çıkartmaktı. Yengemin kurduğu cümleyle kan beynime kan sıçradı ilk önce. Benim sevdiğimi başkasıyla evlendirmeye çalışıyorlardı. Benim en büyük hayalimi başkasına yaşatmak istiyorlardı. Delirdim sandım ama ertesi gün tekrar hayat buldum.. O yaşlı adamı nikahlanman için ben gönderdim.

Herkes şaşkınca Miran'a bakarken, Reyyan sıkıca yumdu gözlerini.

M:O adamla nikahlanacaktın, nikahtan sonra seni bana verecekti. Ben kapının önünde bekliyordum...Seni bu konaktan kurtaracaktım..

Ayağa kalkıp Reyyan'ın yanına gitti. Gözlerinden akan yaşı sildi parmak uçlarıyla. Ellerini tuttu, karısının parmak uçlarına bir öpücük kondurdu..Dizinin dibine çöktü..Gözlerinden akan yaşların haddi hesabı yoktu.

M:Ben seni bıraktım ama nasıl bıraktım? Öle öle bıraktım. Her adımımda öle öle gittim. Affet diyemem, yüzüm yok. Affetmede zaten. Kocanda olsa, sevdiğin adam da olsa, çocuğunun babası da olsa affetme...Çünkü benim yaptığımın affedilecek bir yanı yok. Sakın beni affetme güzel karım...Çok bencilce biliyorum. Affetme ama beni bırakma da... Ben sen olmadan hayatta kalamam. Ben her gün vicdanımda idam edilmeye razıyım. Hak ettim zaten. Ben sensiz yeşeremem. Ben sen olmadan katlanamam hiçbir şeye. Beni bırakma. Allah aşkına bırakma. 

umarım beğenirsiniz yeni bölümde görüşmek üzere

hercai 43 sonrasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin