43-151

649 38 22
                                    

Bir Ay Sonra

M:Reyyan.

R:Efendim canım.

M:Ben geçen gün o hapları atmamış mıydım? Ne işi var yine senin elinde?

R:Atmıştııın.

M:Sende yenisini aldın öyle mi?

R:Aynen.

Hızla Reyyan'ın elindeki hapları aldı. Arkasından koşan Reyyan yetişmesin diye kapıyı kapattı arkasından. Klozete atıp kapıyı açtı. İçeriye fevrice giren Reyyan'ın gelişi bir işe yaramamıştı. Karısına ufak bir öpücük atıp, sifonu çekti.

R:Para veriyoruz bu haplara be adam.

M:Bende onu diyorum. Verme para. Mirhan yedi aylık oldu yedi. Hani ikinci çocuk.

R:Biraz daha büyüsün.

M:Ben senin o hapı kullanmanı engelleyeceğim.

R:Ben çarşıya gidiyorum. Hap alacağım.

Reyyan kapıya giderken, Miran gözlerini kısmış bakıyordu.

M:Bende Miransam, sen o hapı kullanamayaksın. Nasıl olsa bana sözün var. Kızamazsın.

Aradan geçen birkaç günden sonra Reyyan'ın Şadoğlu konağına gitmesini fırsat bildi Miran. Hızla odalarına çıktı. Çekmeceleri karıştırmaya başladı.

M:Nerede bu haplar yav? Nerede? Sen ne kadar saklarsan sakla Reyyan hanım. Ben o hapları bulur-um.

Sözlerini bitirmeden bulduğu şişeyle gözleri parladı.

M:İşte buradasın. Demek şu beyaz şeyler benim çocuğumun olmasını engelliyor ha. O zaman aramızdan çekeriz bizde bu kendini beğenmiş hapları. Siz kim Miran'la baş etmek kim? Ben istiyorsam alırım.

Hızlıca şişeyi alıp banyoya gitti. Klozete atarken, yüzünde gülümseme vardı.

M:İşte bu kadar. Şimdi şu vitamin haplarını koyalım ki, karımın direnci düşmesin. İçin rahat olsun Miran. Sen karının sağlığı için yapıyorsun. Vitaminsiz kalıp, hasta mı olsun karın?

Cebinden yeni bir şişe çıkarttı. İçindeki hapları, Reyyan'ın şişesinin içine boşalttı. Şişeyi eski yerine bırakırken yüzünde kazanmış ifadesiyle birlikte güzel bir gülümseme vardı.

M:İnşallah anlamaz Miran. Bu sefer seni boşar valla.

Zaman hızla geçiyordu. Mirhan iyice ele avuca gelir olmuştu. Emekleme işini çözmüş, koltuklara tutunarak ilerlemeye başlamıştı. Miran'ın kıskançlıkları kesilmiş, gayet mutlu bir şekilde hayatlarına devam ediyorlardı. Reyyan her birlikteliklerinden sonra, korunmak için sandığı haplardan alıyordu. İçi rahattı. Oğlunun bir iki ay daha büyümesini bekliyordu ikinci çocuk için. Evde yiyecek fazla bir şey kalmayınca, Mirhan'ı Melike'ye emanet edip alışverişe çıktılar birlikte. Aldıklarını arabaya bırakıp, biraz gezinmeye karar verdiler. Birbirlerinin beline dolanmış kollarıyla ilerlerken meydanda, Miran'ın gözüne ileride ki çömlekçide yazan yazı ilişti. "Çömlek çamurdan, çamur topraktan. Tıpkı insan gibi. İçeriye girin iki toprak buluşsun." Karısının elinden tuttuğu gibi dükkandan içeriye girdi. Etrafa çokça çömlek dizilmiş dururken, Reyyan merakla sordu.

R:Miran ne işimiz var burada?

M:Bilmiyorum. Anlarız şimdi.

Fahhari(Çömlek ustası):Buyrun gençler nasıl yardımcı olayım size?

M:Merhaba. Biz dışarıdaki yazı için geldik.

R:Ne yazısı Miran?

M:Çömlek çamurdan, çamur topraktan. Tıpkı insan gibi. İçeriye girin iki toprak buluşsun.

F:Toprak toprağa şekil versin diye... Hadi üzerinizi çıkartın, gelin peşimden.

R:Miran ne oluyor?

M:Bilmiyorum Reyyan. Hadi gel gidelim.

Birlikte içeriye girdiler. Üzerlerini çıkarttılar. Kenarda duran portmantoya astılar. El ele tutuşup, ustanın arkasında durdular.

F:Önlüklerinizi de takın.

İkisi de önlüklerini taktılar. Kendilerine gösterilen sandalyelere oturdular. Yarım saat sonra usta yanlarından ayrılmış, başbaşa kalmışlardı. Reyyan tezgahın başına geçti. Miran ellerini çenesinin altına koymuş, karısını izliyordu. Aklına gelenle birlikte eline telefonu aldı. Karısının birkaç fotoğrafını çekip dışarıya çıktı. Rastladığı çaycının kolundan tutup çekti, eline telefonu tutuşturdu. Karısının arkasına oturdu. Ellerini karısının karnından önüne getirdi. Dudaklarını boynuna yerleştirdi. Gözlerini çaycıya çevirince mesaj alınmış oldu. karısıyla birlikte bir sürü fotoğraf çekindi. Teşekkür ederken, çaycının cebine kendisi için ufak ama aslında gayet iyi bir teşekkür hediyesi sıkıştırdı. Ellerini birbirine vurup karısına yaklaştı tekrar.

M:Sevdin mi?

R:Çok sevdim. Evin altında ki odaya da yapalım böyle atölye. Birlikte bir sürü yaparız.

M:Gerçekten mi? O kadar sevdin yani.

R:Bir şey üretmek çok güzel. Mirhan biraz büyüsün, ona da öğretiriz yapmasını. O da yapar bizimle.

M:Evimize gelen herkese bakın bunu biz yaptık diye hava atarız.

R:Çatlarlar valla. Yaren'i düşünemiyorum.

M:Hele yengem. Çatlar valla orta yerinden. Hemen yapalım. İntikamımızı böylelikle almış oluruz.

R:Ne intikamı?

M:Evladımız hastalandığında kimseyi bulamamıştık. Onun intikamı.

R:Miran kaç ay oldu? Sen hala unutmadın mı onu?

M:Ben unutmam. Ben Miran Şadoğluyum...Hazırlatırım ben bugün atölyeyi güzelim.

R:İyi bakalım. Nasıl dersen öyle olsun?

Miran, Reyyan'ın elindekine baktı.

M:Reyyan bu yaptığın şeye benzemiş.

R:Neye? Bardak yapacaktım olmamış mı?

M:Şeye benzemiş işte.

R:Neye Miran?

Miran bakışlarını kendi üzerinde aşağıya doğru indirip işaret etti.

M:Şeye işte.

Reyyan bir Miran'a, bir işaret ettiği yere, bir de elindekine baktı. Hızla yaptığını bozarken, kocasının eşsiz kahkahasını duydu.

R:Aşk olsun Miran. Dalga mı geçiyorsun benimle.

umarım beğenirsiniz. bu arada aldığım bir karar var açıklamak istiyorum size. bu cumartesi günü gelen bölümden sonra, tıpkı 80.bölümdeki bir ara vereceğim. sadece on gün olacak. yani nisanın 3'ünde olan bölümden sonra bölüm nisanın 12sinde gelecek. zorunluluk halinden aldığım bir karar. umarım hayırlısı olur. seviyorum sizi hoşçakalın..

hercai 43 sonrasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin