Ertesi gün kahvaltıya Şadoğlu konağına gittiler. Herkes kahvaltı masasının etrafına oturmuş, kahvaltı ediyordu. Kucağında oğlu, elinde karısının eli masaya yaklaştı.
R:Günaydın.
H:Günaydın kızım.
Z:Günaydın yavrum hadi oturun.
Yerlerine oturduklarında, herkes Miran'ın asık suratına bakıyordu.
HAN:Sana da günaydın damat bey. Hayırdır bu ne surat?
M:Size de günaydın hayırsız ailem.
HAN:Aaa. Ne hayırsızı be? Nerede gördün sen bizim hayırsızlığımızı? Allah kuru iftiradan sakınsın.
M:Dün Mirhan'ın ateşi çıktı. Bir Allah'ın kulunu bulamadık maşallah. Ne zaman işimiz düşse duman oluyor herkes.
Z:Ne ateşi kızım? Niye çıktı?
R:Telaş etmeyin. Aşı oldu dün, ondan çıkmış ateşi. Doktorda çıkar diye söylemedi, telaş ettik biraz.
M:Ne kadar hayırlı olduğunuzu da görmüş olduk.
Z:Oğlum deme öyle. Biz bilsek gider miydik hiç?
M:Hadi siz gittiniz, ya babam? Yahu bu adam odadan çıkmıyordu. Depresyondaki adamı düğüne mi götürdünüz?
H:Be-ben düğünde değildim. Azize hanımın yanındaydım.
R:Ne? Ba-barıştınız mı?
H:Yok kızım Allah korusun.
M:Baba yapma. Bende sevmem etmem ama kabul etsen de, etmesen de o senin anne...
H:Sus oğlum sus. Ağzına alma o lafı. O kadın benim hiçbir şeyim değil. Bana bunları yapan kadın benim hiçbir şeyim değil.
R:Ne yaptı sana?
H:Ne?
R:Sana ne yaptı? Senin adını katile çıkartmaktan başka sana ne yaptı?
H:Benim evlatlarıma yaptıkları yeter.
R:O kadın en çok bana zarar verdi, Miran'a zarar verdi. Biz bile susuyorken, gerçeği kabullenirken sen neden kabullenemiyorsun?
H:Kızım etme. Kolay mı öyle kabul etmek? İnsanın içi alıyor mu?
R:Zamanında Miran'ın içi nasıl aldı baba? Evladın olduğunu öğrenince kollarını açmadın mı sarılsın diye? Şimdi ne değişti?
H:Kızım sen o kadına gitmemi, anne diye boynuna atlamamı mı istiyorsun?
R:Hayır baba, boynuna sarılmanı istemiyorum senden, hemen kabul et demiyorum. Ama kendini odalara kapatma. Hayata küsme. Benim başıma o kadar olay geldi. ben bile küsmedim hayata. Senin kenara çekilmek gibi bir lüksün yok.
H:Benim elimde mi kızım?
R:Elinde olsun baba. Herkes senin yanında. Herkes destekçin. Şanslısın, çünkü ben düştüğüm yerden tek başıma ayağa kalkmaya çalıştım. Ama sen öyle misin? Torununla vakit geçir, ailenle vakit geçir. Herkes senin yanında. Sırt çevirme.
İkili arasında ki konuşmayla ortam sessizleşti.
M:Neyse ne diyorduk?... Gelelim sana yenge.
HAN:Bana mı? Ben ne alaka ya?
M:Olmaman gereken her anda burnumuzun dibinde bitiyorsun, olman gereken zamanda neden yoksun?
HAN:Ne olmuş yani? Düğüne gidip iki kurt dökmek benim hakkım değil mi?
R:Sende ki kurt öyle düğünle falan dökülmez, sana dedikodu lazım.
HAN:Amann artık eskisi gibi dedikodu yapan yok ki.
R:Aa olur mu? Bak sana güzel bir dedikodu vereyim ben. Duydum ki Fırat düğün salonu bakmaya başlamış.
HAN:Ne?
C:Ona kim kız vermişte, düğün salonu bakıyor..
Y:Baba sen verdin ya..
C:Yooo...O bir anlık boşluğuma geldi..Geri aldım ben.
Y:Ya Reyyan bir şey desene babama. Ne diyor?
Reyyan kendisini daha fazla tutamadı. Kahkahalarını koyuverdi.
R:Ayy tamam amca tamam. Valla inandılar.
Y:Hıı.
R:Şaka canım şaka. Şöyle bir aklınızı alalım dedik.
Y:Aşk olsun size. Aklım çıktı burada.
R:Korkma korkma. Amcam bir ara vazgeçecekti ama ben hemen el attım.
C:Aynen öyle kızım. Sen yat kalk Reyyan'a dua et.
R:Ee düğün ne zaman?
Y:Evet ne zaman?
M:Ben olsam birkaç yıl sonra derim amca.
Yaren bir yandan ayağına, Reyyan bir yandan koluna vurdu.
M:Ahh. Ne var be?.. Yanlış anlama Yarencim. Ben hazırlıklar yetişmez diye dedim. Sırf sizin için.
Y:Sağol kuzen. Biz iki gün sonra bile olsa, hazırlıkları yetiştiririz.
R:Yaren iki gün ne? Sende uçma.
Y:Ne var ya? Bir şansımı deneyeyim dedim.
C:Bence sen şansını denemiyor, zorluyorsun.
HAN:Kız bu koca delisi oldu başımıza.
C:Tamam yav. Babası burada, bu nasıl konuşma? Yaparız işte üç, beş ay sonra.
Y:Tam olarak ne kadar baba? Üç ay mı, beş ay mı?
C:Ya sabır ya Allah.
Ayağa kalktı, sandalyesini ileri iterken konuşmaya başladı.
C:Handan ben gidiyorum. Bu kız beni zıvanadan çıkartacak. Fırat'a da söyleyin hazırlıklara yavaştan başlasın. Ama yavaştan. Yoksa bu kız kaçar benden söylemesi.
Sinirle, söylenerek konaktan çıktı. Handan hemen Yaren'in koluna vurdu.
HAN:Kız senin nasıl konuşuyorsun babanla?
Y:Ya ne dedim anne?
HAN:Daha ne diyeceksin? Birde benim Reymirime laf ediyor, aşklarını gözümüze sokuyorlar diye. Sen ne yapıyorsun acaba?
Y:Valla insanın başına gelmeyince anlaşılmıyormuş. Şimdi tövbe bir şey demem.
M:Hele bir de. Valla karşılığını alırsın.
Y:Sen sus. Ben seninle konuşmuyorum. Hain kuzen.
M:Aa kız ben ne dedim de?
Y:Daha ne diyeceksin acaba? Sen neden benim yoluma taş koyuyorsun?
Kaşlarını düşürerek cevapladı Yaren'i.
M:Alınırım ama kuzen. Benim tek derdim sizin mutlu olman....
Sözünü yarıda kesip kahkaha atmasa belki söylediği şeylere inanılırdı. Kahkahalarla gülen kocasına Reyyan'ın da eşlik etmesiyle, Yaren sinirle kalkıp odasına gitmeye başladı. Reyyan ve Miran tokalaşırken, Miran konuşmaya başladı.
M:Tebrik ederim karıcığım, Yaren'i çıldırtma görevimizde bugün başarı ile sonuçlandı.
umarım beğenirsiniz. aslında aklımda bambaşka birşey vardı. nasıl oldu anlamadım böyle yazıvermişim. yeni bölüm pazartesi akşamı gelir inşallah. görüşmek üzere..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hercai 43 sonrası
FanfictionÖzel bölümler için yeni bir hikaye oluşturdum.. hercai 43.bölümden keşke böyle olsa dediğim şekilde devam ettim. hep okurdum birde yazayım dedim.