Reyyan ve Miran sabaha kadar uyku uyuyamadılar. Güneş yükseliyordu uykuya daldıklarında. Reyyan birazcık oyalanmaya çalıştı yatakta. Telefonu eline aldığı gibi kocasının kendisine sarılmış fotoğrafı karşıladı kendisini. Gözlerini kocasının gülen yüzünde gezdirdi. inci gibi dişlerinde, güldüğünde otuz ikisi birden görünen dişlerinde. Kaşlarında, kirpiklerinde sırasıyla her bir zerresinde gezdirdi gözünü. Parmaklarını kocasının yüzünde gezdirirken, gözlerini sıkıca kapatmıştı. Gözlerinin önünde canlanan kocasıyla birlikte hızla doğruldu yerinden. Adı gibi biliyordu ki kocası kapının önündeydi. Miran gitmezdi, bu kapının önünden ayrılmazdı..En azından şimdiye kadar…Kapıyı açıp da karşısında Miran’ı göremeyince büyük bir hayal kırıklığı hissetti. Hayır, hayır saçmalıyordu. Miran vazgeçmezdi. Ölümü göze alırdı ama karısından vazgeçmezdi. Mutlaka bir şey olmuş olmalıydı. Telefonu alıp kocasını aradığında kulaklarına ulaşan ses hiç hoşuna gitmedi. Miran asla telefonunu açmamazlık etmezdi. Ama şimdi cevap vermiyordu. Babasına neler olduğunu sormak için odadan oğlunun elinden tutup dışarıya çıktı.
Miran tutulan boynuyla birlikte sabah ezanının sesine uyandı. Hafif bir gerinmeden sonra başını çevirip, kapıya baktı. Ellerini kapıya değdirip yerden kalktı.
M:Oğlumuzun doğum gününü beraber kutlayacağız karım ve biz o kutlamada barışmış olacağız.
Kimseye haber vermeden otelden dışarıya çıktı. İlk işi bir alışveriş merkezine gitmek oldu. Eline gelen her oyuncağı arabaya atarken, gözlerine ilişen kıyafetle elindeki ürünlerle kalakaldı. Karısının üzerinde hayal ettiği kıyafeti alışveriş sepetine atıverdi. Ardından eline geçen albümle alışveriş merkezinden çıktı. Reyyan’la tanıştıkları ilk andan beri çekindikleri bütün fotoğrafları çıkarttırırken maziye gitmekten kendisini alamadı. İşin sonunda dört araba oyuncak, iki araba kıyafet ve on üç albümle otele dönüş yaptı. Kapının önüne gelip, derin bir nefes çekti içine. Kapıyı çalmak için elini kaldırmasıyla kapının açılması bir oldu. Reyyan korkmuş ve yaşlı gözlerle kendisine bakıyordu. Hızla kollarını kocasının boynuna dolarken, boynuna, ensesine, yanaklarına defalarca kez öpücük kondurdu.
R:Mi-Miran neredesin sen?
M:Ağlama güzelim. Buradayım ben.
R:Neden açmadın telefonu? Aklım çıktı. Sen beni hiç mi düşünmedin be adam? Bu kadın ne hale gelir diye hiç mi düşünmedin?
M:Beni görmek istemiyordun. Sinirlerini bozmak istemedim. Yaptığım eşeklikten sonra.
R:Benim gözlerim sana bakmazsa, ben onları görüyor saymam ki. Benim hayatım sensin. Aklım çıktı. Nasıl korktum? Neredeydin?
M:Affettin mi beni?
R:Affettim. Zaten gece uyku falan da tutmadı. Alışmışım senin göğsüne yatıp uyumaya. Uyku tutmadı tüm gece. Sabahı zor ettim valla. Söyleyecek misin artık nerede olduğunu?
M:Hadi hazırlan, oğlumuzu da hazırla. Onu annemlere verelim, biz bir yere gideceğiz.
R:Nereye?
M:Hadi hazırlan.
Beş on dakika sonra yakışıklı oğluyla birlikte Reyyan kapıda göründü. Artık yardımsız yürümeye başlayan Mirhan da annesinin arkasından geliyordu. Miran ışıldayan bakışlarla baktı oğlu ve karısına. Mirhan’ın bir elinden kendisi tutarken, diğer elinden annesi tuttu. Resepsiyona indiklerinde herkesi hazırlanmış şekilde bulmayı beklemiyordu Reyyan.
R:Siz hayırdır? Nereye böyle?
Z:Ee kızım Baran’ın doğum günü. Onu kutlayacağız yaa.
HAN:Kız sende doğum gününü mü unuttun?..
R:Y….
HAN:Allahım ne bahtsız çocukmuş bu? Babası adını unutur, anası doğum gününü. Ah yavrum ah. Sen ki Reyyan’la, Miran’ın dünyanın en derin yeri, on bir bin metre derinlikteki Mariana çukurundan çıkarttığı, sen ki elli gemiyi, yirmi uçağı ve binden çok fazla insanı yutan Bermuda Şeytan Üçgeninden sağ çıkmış bir çocuksun. Ama gelsin senin ananla baban senin kıymetini bilemesin. Ah dertli oğlum ah.
R:Bu bilgilendirici, kinayeler bezeli, laf sokma cümlelerin için teşekkür ederim canım yengem. Tabi ki de unutmadım oğlumu doğurduğum günü.
M:Neyse hadi gidelim. Siz Mirhan’ı alın. Biz Reyyan’la bir yere gideceğiz sonra geleceğiz biz parka.
R:Park mı? Ne parkı?
M:Hadi gidelim artık.
Mirhan’ı anneannesinin kucağına verdikten sonra ufak bir öpücük kondurup, karısının elinden tuttu. Geldikleri yer doğayla iç içe olan bir gölün kenarıydı. Gölün tam dibine bir örtü serilmişti. Önünde de birçok nergis çiçeği vardı.
M:Narkissos ve Nergis çiçeği efsanesini biliyor musun?
R:Hayır bilmiyorum.
M:Antik Yunan mitolojisinde tanrıların tanrısı sayılan Zeus, ara sıra bulunduğu yüce Olimpos Dağı‘ndan yeryüzüne iner ve güzeller güzeli perilerle vakit geçirirmiş. Bu perilerden biri de muhteşem bir sese ve hitabet yeteneğine sahip olan Echo adında bir periymiş. Zeus‘un karısı Hera, bu Eko denen güzelden şüphelenmiş. Kocasından kıskanıyormuş. Nihayet bir gün Hera bu yasak ilişkiyi ortaya çıkarmayı başarınca, kocasını ayartan Eko‘yu lanetlemiş. O günden sonra Eko artık başkalarının sözlerinin son kelimesini tekrar etmekten başka hiçbir şey yapamıyormuş. Eko bir gün ormanda gezerken, avlanmakta olan bir delikanlıya denk gelmiş, erkek güzeli Narkissos‘a. Gördüğü gibi aşık olmuş. Bu yakışıklı kimse yok mu diye bağırmış.. Aldığı cevap yok mu, yok mu, yok mu… olmuş. Sonra buraya gel diye bağırmış. Cevap gel… gel… gel… olmuş. Sonra Narkissos bir araya gelmeliyiz deyince, gelmeliyiz, gelmeliyiz…diye cevap almış. Heyecanlanan Eko, aşkının yanında almış soluğu. Tam onun kollarına atılacakken, Narkissos aksi bir şekilde çek ellerini demiş, ölürüm de bedenime dokundurtmam. Eko‘nun kalbi paramparça olmuş, bedenime dokundurtmam diye diye geri çekilmiş. Aşk acısıyla kavrulan Eko, bu yetmiyormuş gibi bir de Narkissos‘un nehirden su içerken kendi yansımasına aşık oluşuna şahit olmuş.. Zavallı Eko ve Narkissos, aynı imkansız adama aşık olmuşlardı. Narkissos‘a. Nehrin kıyısında perperişan olan narsisist (bir nevi kendisine aşık) Narkissos, sudaki aksine ah muhteşem çocuk, sana boşuna aşık oldum, elveda deyince, Eko da acılar içinde elveda, elveda diye eklemiş. Sonunda iki imkansız aşıktan biri suyun üzerindeki nergis çiçeğine dönüşmüş, diğeri de boşluklarda yankılanan eko’ya.
R:Güzelmiş. Ama buluşurlar hep. Nergis çiçeğinin üzerine yankının sesi düşer.
M:Buluşurlar sonunda…Ben artık Narkissos değilim. Ben artık ne Narkissos’um, ne de kıskançlıktan lanetler okuyacak Hera. Benim sana olan aşkım tıpkı Eko’nun aşkı gibi, incitmekten yüksünen. Sevdası uğruna gerekirse ölen. Benim senden vazgeçeceğim bir dünya yok.Umarım beğenirsiniz 🙏 yeni bölümde görüşmek üzere 🧡 kendinize iyi bakın 🤩 yeni bölüm salı akşam gelir inşallah 🧡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hercai 43 sonrası
Fiksi PenggemarÖzel bölümler için yeni bir hikaye oluşturdum.. hercai 43.bölümden keşke böyle olsa dediğim şekilde devam ettim. hep okurdum birde yazayım dedim.