43-37

1.2K 45 22
                                        

Şadoğlu'na gidene kadar Miran düşüncelerde, boğuldu durdu. Karısının ellerini fazla sıktığının farkında değildi. Şadoğlu konağının kapısının önüne geldiler. Başını kaldırdı, bir zamanlar düşman olduğu ama aslında ait olduğu evin kapısının ihtişamına baktı. Donmuş gibi bakıyordu kapıya. Çevirdi başını karısına baktı. Reyyan'ın ellerine kondurduğu öpücük cesaret veren bir onaydı. Miran'ın hareket edemeyeceğini anlayan Reyyan, elinde kocasının eli, çaldı Şadoğlu konağının kapısını. Melike'yi karşısında görünce, kocasını elinden çekti, içeriye doğru adım atmasını sağladı. Bu yeni hayatlarına ilk adımdı.

Şadoğlu konağına hakim olan sessizlik, kapının çalmasıyla, kimisi için merakın, kimisi için mutluluğun adı oldu. Hazar bey, Zehra ile odasında beklerken kapının çalmasıyla hemen ayaklandı. Dışarıya çıktı aşağıya baktı. Kapıyı açan Melike'yi, ardında da kızıyla oğlunu gördü. Gözlerinden yaşlar akarak döndü karısına.

H:Gördün mü Zehra? Geldi... Geldi.

Z:Gelecek tabi Hazar bey. O senin kanın, o senin oğlun. Onun da karısının da yeri burası. Gelecek elbet. Hadi inelim aşağıya şimdi bir şey demesinler daha ilk dakikadan.

Reyyan ve Miran içeriye girmişti. Miran elindeki valizi kenara bıraktı. İlk Melike'nin şaşkın bakışlarıyla karşılaştı, ilk Miran'a sonra yanında ki valize baktı Melike. Miran hepsinin gözlerinde gezdirdi tek tek gözlerini.

A:Senin ne işin var lan burada? Ne diye geldin?

R:Azat abi. Konuşmana, ses tonuna dikkat et. Bilmediğin çok şey var. Şaşkınsınız hepiniz biliyorum ama şöyle bakmayın.

Miran hala donmuş bir halde bakıyordu etrafına. Onlar ailesiydi, gerçek ailesi. Her biri ayrı ayrı kanıydı. Nefesinin daraldığını hissettiği anda, kendisini bu avluda, bu konakta fazlalık olduğunu hissettiği anda karısı elini sıktı, yanındaydım dercesine. Gözlerinden yaşlar akarken, yüzünde tebessümle döndü karısına. O anda mutluluğu her halinden belli olan babası indi aşağıya koşarak. Sıkıca sarıldı evlatlarına. Ardından Zehra hanım sarıldı önce kızına sonra oğluna.

H:Hoş geldin oğlum. Evine hoş geldin.

Bakışlarını kızına çevirdi.

H:Hoş geldin kızım.

İkisi de aynı anda girdi söze.

R - M:Hoşbulduk baba.

Y:Baba mı?

HAN:Baba mı dedi o?

C:Ne-ne babası? Ne diyorsun sen? He ne diyorsun sen.

Hazar yüzünde saklayamadığı gülümsemeyle döndü konağa doğru. Herkese baktı tek tek.

H:Anlatacağım, her şeyi anlatacağım. Az bekleyin. Melike kızım sen yiyecek bir şeyler hazırla. Bir şey yiyememiştir çocuklar. Miran oğlum al karını geçin bir karnınızı doyurun önce. Ben o ara anlatırım her şeyi.

M:Tamam baba.

R:Hadi gel Miran.

Mutfağa geçmiş, masaya oturmuşlardı. Melike'ye yardım etmek için kalkan Reyyan, başını çevirince masumca, gözünden yaş akarak oturan kocasını gördü. Yanına oturdu, gözlerinden akan yaşları silip, ellerini tuttu.

R:Hadi anlat bana. Ne hissediyorsun? Atma içine, dök içini bana.

M:Ben bir şey hissedemiyorum ki Reyyan. Yolumu kaybetmiş gibi sağa sola gidip duruyorum. Kendimi çok yabancı hissediyorum. Ait olmadığım bir yerde zorla hayat bulmaya çalışıyorum. Herkesin kaçak bakışları üzerimde "senin ne işin var burada" diyorlar bana. Ben nereye ait olduğumu bile bilmiyorum ki, bundan sonra ne olacağını bileyim.

R:Senin ait olduğun yer burası Miran. Burası senin baba ocağın. Sen buraya aitsin. Zor olacak, zaman alacak ama alışacaksın burada olmaya. Hem hani senin evin bendim, benim olduğum yerdi. Ne çabuk unuttun?

M:Unutmadım. Unutmama izin vermedin ki. Sen olmasan ben ne yapardım, nasıl başa çıkardım bu kadar şeyle hiç bilmiyorum.

R:Ama ben varım, her zamanda burada olacağım. Yanında, kalbinde, gözünün önünde. Geçecek bu günler, birlikte atlatacağız, el ele. Tamam mı?

Karısının göğsüne koyduğu başını onlarca kez salladı. Şu haliyle tam bir çocuğu andırıyordu. Sanki otuz yıl öncesinin gerçekleriyle, otuz yıl önceki yaşında yüzleşiyordu. Reyyan kocasının gözyaşlarını silip, başını çevirdi, Melike'ye baktı. Onunda gözyaşlarını sildiğini gördü. Miran ağladıkça daha çok sarıldı, sarıldıkça aha çok ağladı.

Üst Kat Avlu

H:İşte böyle. Miran benim oğlum. Bundan sonra Reyyan'la birlikte burada yaşayacak, babasının yanında.

N:Hoşgeldiler oğlum. Elbet burada yaşayacaklar. Onlar buranın evlatları. Onlar bir Şadoğlu. Handan, Zehra gebedir. Reyyan'ın odasını hazırlayıverin. Hazar sende yarın git o Aslanbey konağına, Miran'ın üzerine olan her şeyin parasını öde. Arabası, evi neyi varsa artık. O kadının bir kuruşu kalmasın torunumun üzerinde. Cihan, sende özür dileyeceksin yeğeninden.

C:Babaa..

N:Ne babası? Sen yeğenini vurdun. Özür dileyeceksin. Bu evde bundan sonra huzursuzluk istemiyorum. Bu sözümde size Handan, özellikle sana Yaren. Ne Miran'ın, ne de Reyyan'ın canını sıkacak tek laf çıkmayacak ağzınızdan. Duydunuz mu beni? Burası onların da evi. Reyyan da, Miran da bizim kanımız. Sakın ha onlara el gibi davranmayın, ima bile etmeyin. Karşınızda beni bulursunuz. Duydunuz mu?

H:Duyduk baba.

N:Duydun mu dedim Yaren?

Y:Duydum dede. Demem bir şey kıymetli torunlarına.

N:İyi aferin. Odaları hazır mı?

Z:Hazır baba. Ben Hazar bey haber edince hazırlamıştım zaten.

N:İyi o zaman.

H:Baba benim söylemek istediğim son bir şey daha var. Bilin, benden duyun. Çocuklar söylemeye çekiniyorlar.

N:De oğlum ne diyeceksen? Kötü bir şey mi? Böyle çekindin söylemeye.

H:Yok baba kötü bir şey değil. Son bir yalan var açığa kavuşmamış. Onu da ben diyeyim.... Reyyan gebe değil.

N:Nasıl değil? Ne diyorsun oğlum sen?

H:Boşanmamak için, birlikte olabilmek için bize oyun oynamışlar.

N:Bende burada torunum olacak diye seviniyorum. Söylenecek yalan mı bu? Oyuncak mı bu?

H:Yav baba..

N:Ne babası, he ne babası? Ben onlara sorar...

M:Nasuh bey...

umarım beğenirsiniz . yeni bölümde görüşmek üzere

hercai 43 sonrasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin