Avlunun ortasında toplanmış, ona bakan Şadoğlu ailesine şaşkınca baktı. Çatılı kaşlarıyla herkese tek tek baktı. Herkesin gözlerinde bir hüzün gölgesi gördüğüne emindi. Herkes dokunsan ağlayacak gibiydi. Çokta sürmedi zaten, Nasuh ağanın konuşmaya başlamasından kısa bir süre sonra hepsi tek tek gözyaşı dökmeye başladı.
R:Hani konakta kimse olmayacaktı? Neden toplandı herkes?
Nasuh ağa öne atıldı. Kendisine şaşkınca bakan torununa yaklaştı. Tüm gözler Nasuh'a döndü.
N:Sen annenin kucağında buradan girdiğinde, ne kadar belli etmemeye çalışsam da, taa kalbim titredi...Böyle tombul yanakların, yumuk ellerin, kapalı gözlerin...Bir yanım git sev diyordu, bir yanım kanın değil, yapma diyordu.. Çok zordu içim giderken sevmek için, sevememek... Baktım seni herşeye rağmen sevmeye başlıyorum, hep sana kötü davranmakta buldum çareyi. Üvey olduğunu bilmeden büyüdün, sevgisiz büyüdün, gözümün içine baktın, ben her seferinde görmezden geldim. Allah'ın bana emanetiydin sen. Sahip çıkamadım. İntikama kurban gittin, seni suçladım. Üvey, soyadımız umurunda değil dedim. Şu kahrolasıca vicdanım demedi ki, "bu kız üveyliğini bilmiyor. Neden yapsın? Onu, senin yetiştirdiğin yetiştirdi. Yapmaz" demedi. Affet demeye yüzüm yok kızım. Hatta sana kızım demeye, torunum demeye bile yüzüm yok..Ama bundan sonra senin kıymetini bileceğim kızım. Bu konakta yüzün hiç solmayacak söz sana..Sen benim bir tanecik torunumsun. Kıymetlimsin.
Reyyan tutamadığı göz yaşlarıyla başını eğdi.
C:Senin yüzün yokta benim var mı baba? Sırf senin gözüne gireceğim diye, abimle kıyasladım kendimi hep. Reyyan'ın eve geldiğini duyunca, "hıh "dedim. "yaşadın Cihan. Sonunda babam hayırlı evladını anlayacak. Kim soyadını yüceltecek, hangi evladı hayırlı görecek" dedim. Ölmesini istedim Reyyan'ın. Sırf sen ölüm emrini verince, senin gözüne girebilmek için. Yaren'in yaptığını sakladım. Gözünden düşmeyeyim diye. Yaptıklarımla ben insanlıktan düşmüşüm, senin gözün ne ki? Şimdi karşına geçip böyle konuşması kolay gibi. Çünkü senin yaşadıklarını yaşamadık. Anlayamayız seni. Ama bilesin kızım içim eziliyor. Çiftlikte sana attığım o tokadın sesleri hala kulaklarımda. Benim elim bile sızım sızım sızlarken, sen nasıl bana tekrar amca dedin kızım? Neden bu kadar yüce gönüllü oldun?
Reyyan gözyaşlarını daha çok akıtırken, sanki suçu varmış gibi utanmaya başladı. Gözleri kocasına kaydı. Gözlerinin içine bakıyordu kocası. Bakıyordu da gelip elinden tutmuyordu.
HAN:Kimsenin haberi yok. Söylemedim. Reyyan o zamanlar boşuna Miran'a gitmedi. Boşuna, başına bunları getiren adamın yanına gitmedi. Tamam sevdası her daim vardı. Ama bende zorladım. Aşirette karar alınmıştı. İki aile arasında ki husumetten dolayı kan dökülmeye karar verilmişti. Reyyan'a ettiklerinden dolayı Miran'ın kanı, Gönül'ü kaçırmasından ve Reyyan'la evlenmek istemesinden dolayı Azat'ın kanı. Kan dökülmemesinin tek şartı Reyyan'la, Miran'ın evlenmesiydi. Oğlumun adını duyunca, aklım çıktı. Umursamadım hiçbir şeyi. Bu kız, hayatını karartan adamı istiyor mu? Huzurlu olabilecek mi, istiyor mu hiç sormadım? Zorladım, ailesini hiç düşünmemekle suçladım. Gerçi ona yaptıklarımın, dediklerimin yanında bu en hafifi kalır.
Gözler bu sefer Zehra'ya çevrildi.
Z:Sen yengesisin...Ben...Ben öz annesiyim. Bu yaşına kadar kızıma atılan tokadın hangisinin önüne geçebildim. Bağırışların karşısında durabildim. Sırf babamın korkusundan hep sessiz kaldım. Kızımın kolunu kanadını en başta, sessiz kalarak, üveyliğini saklayarak ben kırdım. Üveyliğini saklamasaydım, öğrenecek korkusu yaşamasaydım, her şeyi söyler kızımı korurdum. Affet kızım. Affet beni.
Reyyan gözyaşlarıyla birlikte kısık sesle konuştu. İçindeki duygularla sesi soluğu kesilmişti.
R:Ya-yapmayın. Yapmayın.
H:Ya ben. Hep sessiz kaldım. Desteklemedim ama babamda olsa karşı çıkamadım. Benim kızım sadece şu bir iki yılda acı çekmedi ki. Taa bebekliğinde başladı çilesi. Babası olarak ben elinden tutamadım. Sahip çıkamadım ben kızıma. Canımı veririm derdim, hesap bile soramadım kimseden. Sonradan yapılan babalığın ne hükmü olur ki?
R:Baba...
Bakışlarını, gözlerini bir saniye bile üzerinden ayırmayan kocasına çevirdi. Yardım istiyordu. Elinden tutsun istiyordu.
R:Miran..
Herkes ağlayarak döndü Azat'a.
A:Seviyorum dedim, sevdalıyım dedim. Hangi seven sevdiğinin canı yanarken kenarda durur ki? Ben durdum. Bağırdılar, çağırdılar sustum. Tokat attılar, sustum. Odalara hapsettiler, sustum. Me-meydana attılar, sustum. Her zaman sustum. Çünkü sesli konuşmayı bilemedim hiç. Ben sevdiğimi sandım. Seviyorum dediğim kadına atılan iftiralara sessiz kaldım ben. Elinden tek dostu, tek arkadaşı, tek sırdaşı, çocukluğu, Mavi'si alındı. Benim dilimden yapmadan başka laf çıkmadı. Çıkamadı. Ben nasıl affettiririm kendimi?
Gözler Fırat'a çevrildi.
F:Engel olamadım. "Aga aşık olmuşsun yapma " dedim. "etme, pişman olursun" dedim. Dedim de kollarından tutup, şöyle bir sarsıp engel olamadım. Gencecik bir kızın hayatını karartmak için planlar yaptık. O kızın yüzüne nasıl bakacağız demedim. Hem o kızı yaktım ben hem kardeşimi. Birinin ateşe atılmasını, birinin ateşe yürümesini engelleyemedim.
Fırat'ın sözlerini bitirmesiyle bakışlar bu kez en çok merak edilene çevrildi...Miran'a..
umarım beğenirsiniz. sonunda büyük yüzleşme. yeni bölümde görüşmek üzere
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hercai 43 sonrası
Hayran KurguÖzel bölümler için yeni bir hikaye oluşturdum.. hercai 43.bölümden keşke böyle olsa dediğim şekilde devam ettim. hep okurdum birde yazayım dedim.