Bol kaynak canavarı bulunan bir bölgede dört bir yandaki her türden canavarın çığlığı uzak yerlerden bile duyulabilirdi. Ancak Sisli Son Vadisi hiçte böyle değildi, tüm bölge tamamen sessizdi.
Kar Fırtınası bir anlığına durduğunda yer tamamen sessizliğe gömüldü. Öyle bir sessizlikti ki insanın kalbini endişeden durdurabilirdi.
Sisli Son Vadisi'ne düşen Yun Che, kalın ve porsümüş bir ayağacın altında derin bir şekilde kara batmış bacaklarıyla uzanıyordu. Buraya düştükten sonra yaptığı ilk şey Gizli Akan Yıldırım ile aurasını dizginlemek olmuştu. Daha sonra yerinden kımıldamadı ve çevresindeki herşeyi görüşü ve ruhsal algısı ile gözlemledi.
Her yere yayılmış kalın sis yüzünden sadece birkaç düzine metre uzaklığı görmek mümkündü. Vadinin içindeki sis sıradan bir sisten daha kalındı. Sadece görüşünü engellemiyor, ruhsal algısını da oldukça kısıtlıyordu. Ancak bu tamamen kötü bir şey de sayılmazdı.
Korkunç dinginlik insanları kesinlikle dehşete düşürecek kadar ürkütücüydü. Tüm yönlerden gelen tehlikeyi hissetti. Mu Bingyun'un Sisli Son Vadisi hakkındaki kelimelerinin kesinlikle abartı olmadığının farkına vardı. Burası en ufak bir dikkatsizliğin hayatına mal olacağı korkunç bir yerdi.
"*Sigh* Bu hayat, değil mi?" Yun Che nefesini hafifçe bıraktı. O, hala sabah Mu Xuanyin'e yaptığı sürpriz saldırı ile zafer alacağını düşünürken halinden memnundu. Planı başarılı olmuş olabilirdi fakat yine de böyle bir sonuça yüzleşmesi gerekiyordu.
Uzun bir süre sabit kalmaya devam eden Yun Che ihtiyatla ilerlemeye başladı. Fakat sadece birkaç adım attıktan sonra bacağının aniden sert bir şeye bastığını hissetti. Adımlarını duraklattı, bacağını kaldırdı ve önündeki şeyi ittirdi.
Bu aslında katı bir cesetti.
Bu soğuk doğada bir cesedin çürümesi zordu. Böyle olunca da bir kişi öldüğünde anlamak mümkün değildi. Ne kadar derine gömüldüklerine bakılırsa çok uzun zaman geçmiş olmamalıydı. Vücut kemirilmiş ve ısırılmıştı, tanınamaz haldeydi ve sadece başı biraz iyi durumdaydı. Biri yüzündeki dehşet ve umutsuzluk ifadesinin yanı sıra özgürlüğüne kavuşmanın rahatlığını da açıkça farkedebilirdi.
Onun giysileri paçavra haline gelmişti. Cübbesinin üstünde Buz Ankasının küçük bir deseni oyulmuş bir parçası omzunda sallanıyordu. Ve bu Buz Ankası deseni... İlahi Buz Ankası Salonu'nu temsil ediyordu!
Bu kişi İlahi Salon'dan bir öğrenciydi!
İlahi Salon yalnızca kaynak gücü en az İlahi Musibet Alemi'ne ulaşan kişileri alıyordu. Fakat böylesine güçlü bir insan, böylesine beklenmedik üzücü ve sefil bir ölümle karşılaşmıştı.
Yun Che bir adım geri attı ve hafifçe nefes aldı.
Tam da Mu Bingyun'un dediği gibi bu korkunç yerde en güvenebileceği şey aurasını gizleyebilecek Gizli Akan Yıldırım'dı. Bunun haricinde buradaki son derece şiddetli soğuk enerji onu olumsuz etkilemek yerine kaynak gücünün yenilenme hızını artıracaktı. Vadideki tüm kaynak canavarları buz niteliğine sahip olduğundan dolayı ona tehditleri büyük bir oranda azalacaktı. Bu birkaç şey de onun güvendiği faktörlerdi.
İlahi Yolda kaynak gücü farkının üstesinden gelmek Ölümlü Yola göre çok daha zordu. O Kaynak Gökyüzü Kıtasındayken, gücünü iki büyük alem yükselten Kötü Tanrı Gücü'ne bel bağlıyordu. Fakat Egemen Kaynak Alemi'nin beşinci seviyesine ulaşmasının ardından İlahi Köken Alemi'nin altıncı seviyesindeki Ji Hanfeng'i yenmek için zorla Gürleyen Cenneti kullanmak zorunda kalmıştı. Şimdi İlahi Köken Aleminin ilk seviyesine ulaşmıştı. Alemleri aşıp atlama yeteneği büyük ihtimalle İlahi Ruh Alemi'nin ilk seviyesiyle sınırlıydı.