Akşam dolunay bir defa daha tepeye ulaştığında bütünlüğü neredeyse bozulmak üzereydi. 4 günlük dolunay süresinin sonuna gelinmişti ve Ay ışığının altında bir çocuk elinde tuttuğu tahtadan bozma bastonla evine gitmeye çalışıyordu. Üstünde ki kıyafet tamamen terle kaplıydı,ayaklarının altı şişmiş ve bedeninde bir gram enerji kalmamıştı. Her adımında çok fazla acı çektiği belli oluyordu öyle ki kendisini bastona dayarken bile kolları onu desteklemekten acizdi.
Gözlerini biraz ilerde duran konağa dikti,bir kaç adım daha gidebilirse sonunda dinlenebilecekti ve şuan tek ihtiyacı olan biraz uyumaktı. Sabah başladığı antremanı anca bitirmişti,10Km koşu neredeyse 65 dakika sürmüştü ve yol düz değildi,sürekli olarak engebeli arazilerden ve kayaların arasından temposunu düşürmeden geçmek zorunda kalmıştı ve tam bedeni koşuya alışırken 10 Km antremanı bitmişti, Ayakları durduğunda ilk defa acıdığını hissetti fakat iradesi onu antremanı bırakmaktan uzak tutuyordu.
Hızlıca sırt üstü yatıp ,ayağının bir kayanın altına sıkıştırdı. Ellerini göğsünün önünde tutarak dirseklerini kendisine çekti ve mekik antremanı böylece başladı.
Savaşçı eğitiminin bilinmeyen özel bir programı yoktu. 1.Seviye veya 9.Seviyede bile antremanlar sürekli aynıydı çünkü fiziksel eğitimin en verimli hali bedeni zorlamak ve savaşmaktı. Şuan savaşamayacağı için geriye sadece bu antremanı yapmak kalıyordu.
1.Seviye bir savaşçı'nın bedeni ilk defa güneşi gören bir ay çiçeğinden farksız olurdu. Sürekli Tanrı Enerjisini bedenine çekerek aralıksız bedeni güçlendirirdi . Böylece normal bir insandan bir kaç kat daha güçlü olurdu ve bu 5 yaşında bir çocuk için bile geçerli bir durumdu.
Ned 150. Mekikten sonra karnında bir ağrı hissetmeye başladı,küçük karın kasları yanıyordu fakat bu acı dayanamayacağı limitin çok altındaydı.
Anteremana devam etti ve 300'e geldiğinde artık karnına bıçaklar batıyormuş gibi acı çekiyordu, Bedeni isyan edercesine gözlerinden yaşlar geldi ama yine de o ara vermedi. Dişlerini sıktı ve bağırmamak için kendisini zor zaptetti. Her mekik çekişinde Stark Amcasının sürekli tekrarladığı sloganını söyledi.''ACI YOKSA ZAFER YOK!'' Bu sözler bir savaşçıyı anlatan ilke gibiydi. Savaşçı olmak acı çekmek demekti, acı çekmeden güçlü olunamazdı. Acı çekmeden acıya karşı dirençli olunmazdı ve bu dünyada Acı çekerek güçlenmezsen acı çekerek ölürdün.
Mekik Antremanı bittikten sonra Ned öylece yığılıp kaldı, beli kopma derecesine gelmiş gibi acıyordu fakat Stark'ın acımasız ve emreden sesi hemen duyuldu.
'KALK! DAHA YARISINI BİLE BİTİRMEDİN!'
Stark'ın bu tavrı başkaları tarafından acımasızlık hatta vahşilik olarak görülebilirdi,5 Yaşında bir çocuk bu eğitime katlanamazdı fakat Ned sıradan bir 5 yaşında çocuk değildi o 1.Seviye bir Savaşçıydı. Stark zalim davransa da aslında ona iyilik yapıyordu.
Ned'in Annesi ve Babası öldüğünde o da En yakın arkadaşını kaybetmişti. Günlerce içine kapanıp bir şey yapamadığı için kendine lanet etmişti ve karanlığa düşmekten onu kurtaran Ned'in büyük babasıydı. Ona yeni bir amaç vermişti ve bu amaç en yakın arkadaşının oğlunu babasıyla aynı kaderi yaşamaktan uzak tutmaktı.
Ned elinde tuttuğu bastonu iradesiyle bir adım daha ileriye itti ve takip etti,şuan bedeninde iradeden başka bel bağlaya bileceği hiç bir şeyi yoktu.
Aklında hep aynı şey dolanıp duruyordu. ''Bu gün ki antremandan sonra bu hala düştüysem yarın ki antreman dan sonra hareket bile edemem.'' Diyip duruyordu kendisine fakat bunları söylemesinin sebebi antremandan korması veya acıdan çekinmesi değildi . Tam aksine antremanı başaramayacağından ve bedeninin onu yarı yolda bırakacağından korkuyordu.
Güçlenme arzusu dün gece atasıyla karşılaştıktan sonra bir umut ışığından gerçekleşmesi kesin bir hayale dönüşmüştü ve önünde ki tek engel kendisiydi. Sınırlarını aşmazsa asla potansiyelini ortaya çıkartamaz ve verdiği sözleri yerine getiremezdi bu yüzden bastonunu güçlü bakışlarla bir adım daha ileriye attı ve beklemeden takip ederek tekrar bastonunu ileriye attı. Kendi kendisini cesaretlendirerek yürüyordu. Yaptığı antremandan sonra bile yürüyebiliyor olması görenleri dehşete düşürecek bir şeydi.
Stark onu bu halde kendi başına eve yollamak istememiş ve onu götürmeyi teklif etmişti fakat Ned bu teklifi saygıyla red ederek kendisi gitmek istemişti. Gelecekteki amaçlarına ulaşmak istiyorsa güvendiği kişilere bile bel bağlayamazdı. Herşeyi kendi başına başarmalı ve en sonunda başarıları için kendisiyle gurur duyabilmeliydi.
Bu dünyada kimse çocukların gözünün yaşına bakmazdı. İnsan insandı, ne kadar süre yaşadığı veya ne kadar masum olduğu önemsizdi. Ned bunun farkındaydı aksi halde gözlerinin önünde ailesini öldürenler onun uzaklaşmasını bekler yada onu görmeyeceği bir yere götürürdü fakat ailesini öldürenler gözlerinin önünde annesini ve babasını param parça hale getirirken aynı zamanda bunu yaparken ona bakarak gülüyor ve onun üzüntüsünden keyif alıyorlardı.
Eğer öldürmek isteselerdi Ned'i bile öldüreceklerinden bir defa bile şüphe duymamıştı. 4 yaşında böyle bir travmayı yaşamış Ned sadece bir gecede onlarca yaş büyümüştü. Bedeni hala küçük olabilirdi fakat aklı çoktan ölmek,öldürmek ve zalimlik kavramlarına alışmıştı. Yaşıtlarının aksine, oyunlar oynamak yada asla ona yardımcı olmayacak yararsız oyuncaklarla zaman geçirmeye istekli değildi. Onun bu hali Yip Kan'ı ölesiye endişelendiriyordu, normal bir çocuğun davranışlarının aksine davranması ve bir çocuğun verebileceği tepkilerden ziyada herşeye bir yetişkin gibi karşılık vermesi onu kedere boğuyordu. Bir süre bu durumu düzeltmek için çabaladı ve hatta servetinin bir kısmını harcayarak şehirden doktor getirip kontrol bile ettirdi ama doktor bile bu duruma çare bulamamıştı bu yüzden Yip Kan sadece torununu bu haliyle kabul etmek ve onu desteklemek zorunda kalmıştı.
Mantığı basitti, eğer onu durduramıyor ve kaderine engel olamıyorsa en azından onu destekler ve kendisine zarar verecek şeylerden uzak durmasını sağlayabilirdi.
Yip Kan'a göre eğer şuan torununa karşı bir tavır sergiliyor olsaydı gelecekte torunu Klanı terk edebilir,bir haydut,korsan veya zalim birine dönüşebilirdi bu yüzden onu desteklemek en doğru olandı .
Ned sabırla ardı ardına bastonunu ileriye atarak yürüdü,Malikane'nin kapısından girdiğinde ruhu biraz rahatlamıştı ve biraz hızlanmak istercesine şişmiş ayakları bastonu daha hızlı takip etti.
Malikanenin iç kapısına zar zor ulaştığında durmak zorunda kaldı ve kapıya bir defa vurdu. Sanki o bekleniyormuş gibi kapının sesiyle hızlıca kapı açıldı ve İgor'un gözleri kan ter içinde kalmış olan Ned'in yüzüne baktı, ifadesi dehşetle karışık şok şeklini aldığında telaşla Ned'in üstüne ellerini atarak bitkin halde duran Ned'i kucakladı.
Telaşlı bağırtısı malikanenin içindekileri bile korkutmuştu ve Aşçı,Hizmetçi ve altın ve değerli madenlerle bastonuna ağırlığını vererek hızlı hızlı Yip Kan geldi. Hepsinin gözlerinde endişe ve korku vardı.
Yip Titreyen elleriyle koltuğu işaret etti ve ,
'Yatır... Hemen yatır!'
İgor Yip'in titreyen sesine kulak vererek Ned'i koltuğa koydu fakat Ned gözlerini ona endişeyle bakan Büyük babasına dikti. Sesi kısık çıksa da Yip ne söylediğini rahat rahat duyuyordu.
'Ben büyücü olmak istiyorum.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASD
FantasyFantastik #1 bir zamanlar. Kurgusal bir boyutta geçen hikayenin baş kahramanı 4 yaşındayken ailesinin ölümüne şahit olmuştur. O günden sonra hayatında ki hiç bir şey aynı kalmamıştı. Hayatını ailesini öldürenlerden intikam almaya ve klanını eski iht...