Bütün yol sessizce bitmişti, İmparatorluğun sancağı ve elit birliğin flamaları haydutların kol gezdiği yolların rahat bir şekilde bitmesine sebep olmuştu.
Sadece uzaktan bakarak bile 1.000 kişilik elit birliğin ne kadar güçlü olduğu anlaşılabiliyordu. Onlarla boy ölçüşmek en büyük haydut gruplarının bile yapmaya cesaret edebileceği bir şey değildi üstelik haydutlar salak değildi. Elit bir birliğin eşlik ettiği kişilerin çok güçlü olduğunu tahmin edebiliyordu zira 1.000 kişi haydut yolunda kolaylıkla öldürülebilecek bir sayıydı. Elit birlik olmaları herkesi geri gitmeye zorlamış olsa da böyle az bir sayı ile Haydut bölgesine giren kafilenin içinde mutlaka çok güçlü kişilerin olabileceğini rahatlıkla tahmin edilebilirdi.
Kafile yavaş yavaş İmparatorluğun Doğu Orduları Komutanının bölgesine yaklaşıyordu. Doğu Bölgesinin tek hakimi olan General bu bölgeyi demir yumrukla yönetiyordu. Kısmen çok az sayıda insanın yaşadığı bu bölge ağırlıkla askeri olarak isim yapmıştı. Dünya İmparatorluğunun Sayısız Kilometrelik arezisi vardı. Bu arazilerin bir kısmında 1400 Krallık yer alıyordu fakat sadece onların bulunduğu bölge İmparatorluğun toplam yüz ölçümünün ufak bir kısmıydı. Asıl büyük olanlar 4 Büyük Generalin yönettiği tehlikeli bölgelerdi. Bu bölgelerde gizemli kabileler, çayır insanları, çöl insanları, okyanus insanları ve Orman insanları yaşardı. Daha önce görülmemiş yöntemler kullanırlardı ve Simya adı verilen oldukça gizemli bir teknolojiye sahiplerdi. Hemen hemen her kabile belli bir alanda tam anlamıyla uzmanlık sağlamıştı ve Dünya İmparatorluğu binlerce yıldır İmparatorluğun 4 tarafında bu amansız düşmanlara ve Büyülü Canavarlara karşı büyük bir savaş veriyordu.
Doğu Orduları Komutanının bölgesi ise bu bölgelerden birisiydi, Sayısız tehlike her yerde pusuda bekliyordu . Fakat her General kendisine ait bölgede farklı şekilde dizaynlar yaparak askerlerini,subaylarını,Generallerini hatta çıraklarını eğitiyordu.
Dünya İmparatorluğunun her bir askeri mutlaka bir Ordu komutanının eğitiminden geçmek zorundaydı ve başarıyla geçtikten sonra resmen bir pozisyon sahibi olabilirdi.
Bir süre sonra kafile durdu Ned ve Nina birbirine baktıktan sonra yavaşça arabanın kapısı açıldı. Elit bir asker saygıyla Nedi selamladı ve,
'Lordum geldik.' dedi. Ned ve Nina hareketlenip arabadan indikten sonra gözleri şaşkınlıkla açıldı. Karşılarında duran devasa yapı gökyüzüne doğru delecekmişcesine uzanıyordu. Her yönde binlerce kilometre ilerliyordu. Ned'in çenesi yere değecek kadar açılmıştı ve şaşkınlıkla konuştu,
'Hayatımda bu kadar büyük sur görmedim.' dedi. Anka Krallığına gittiği ilk gün Krallığın surları onu hayrete düşürmüştü fakat şuan gördüğü yüzlerce metre uzunluğunda ki Surun yanında o surlar küçük bir kayadan farksız değildi.
Fakat sadece bu kadar olsa Ned bu denli şaşırmazdı. Surların üstünde 4 paralel şekilde açılmış uzun delikler vardı. Bazı noktalara sert darbeler vurulmuş ve çatlatılmıştı.
Onlarca metre boyunda yarıklar veya 40 metre uzunluğunda ki pençe darbesiyle oluşan izler korkutucuydu. Böyle bir hasar verebilen Büyülü Canavarın boyutunu Ned tahmin bile etmek istemiyordu.
Büyülü Canavar Boyutunda 9.Seviye Büyülü Canavarlardan birisine denk gelmişti. Gökyüzünde uçan deriden kanatları olan yaratık antik bir dinazora benziyordu. Boyu neredeyse 200 metre civarındaydı, Ned onu gördüğü anda dehşete kapılmıştı ve şuan gördüğü pençe izleri aynen ona benzer bir yaratık tarafından açılabilecek gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASD
FantasíaFantastik #1 bir zamanlar. Kurgusal bir boyutta geçen hikayenin baş kahramanı 4 yaşındayken ailesinin ölümüne şahit olmuştur. O günden sonra hayatında ki hiç bir şey aynı kalmamıştı. Hayatını ailesini öldürenlerden intikam almaya ve klanını eski iht...