Ned Koza şehrinin üstünde uçarken aşağıda ki cesetlere baktı 3 koruma muazzam bir iş başarmıştı sadece bir kaç dakika içinde binlerce kişi öldürülmüş ve üst üste yığmıştı.
Ned gülümseyerek hızla oradan uzaklaştı ve Nina'nın yanından ayrıldıktan tam 18 dakika sonra tekrar köye ulaşmıştı.
Köyde ki insanların hepsi bir anda gözden kaybolmuş gibi yoktu, Ned bir süre durdu ve rüzgarı dinledi. Rüzgarın kulağına taşıdığı sesleri duyunca elinde tuttuğu Josephin başını sıkıca kavradı ve son süraat köy meydanına geldi.
Küçük çocuklardan yaşlılara kadar binlerce kişi köy merkezinde toplanmıştı. Başlarında kaba görünümlü bir savaşçı ve etrafında 40 kadar haydut vardı.
'KİM ÖLDÜRDÜ ADAMLARIMI ? EĞER CEVAP VERMEZSENİZ HEPİNİZİ YAKARIM!'
Adamın sözlerinde en ufak bir terddüt yoktu, elinde tuttuğu garip kabın içinde yanınıcı bir sıvı vardı ve diğer adamları çoktan ellerinde ki sıvıları insanların üstüne dökmüştü.
Adam cevap gelmediğini görünce topluluk arasından 5 yaşında bir çocuğu yakaladı ve çekti. Çocuğun annesi ve babası yalvarmaya başladı fakat yalvarmaları boşunaydı.
Adam elinde ki kovanın içinde ki yanıcı sıvıyı çocuğun üstüne döktü, çocuk korkudan çığlık çığlığa ağlıyor ve yalvarıyordu.
'LÜTFEN AMCA YAPMA. LÜTFEN AMCA' diyordu fakat bütün yalvarışları boş bir duvardan geri dönüyordu.
'SON DEFA SORUYORUM KİM ÖLDÜRDÜ ADAMLARIMI?'
Adam yanında ki hayduttan meşaleyi aldı ve çocuğa yaklaştırdı. Topluluk bağırıyor,yalvarıyordu fakat adamın sesi çıkmıyordu.
Son çare köyün en cesaretlisi olarak bilinen birisi ayağa fırladı.
'BEN ÖLDÜRDÜM!' dedi. Bütün bakışlar aynı anda adamın üstüne kaydı. Daha önce bir çok defa problem çıkartmıştı, köyde ki en güçlü kişi oydu bunu yapma potansiyeli vardı fakat her zaman gözetim altında tutuluyordu ve ayrıca 4 kişiyi öldürmesi imkansızdı. Adam anında onun yapmadığını anladı fakat bu onu öldürmemesi için engel değildi.
Gözü birsaniye kadar adamın arkasında duran hayduta kaydı. Haydut tereddüt etmeden kılıcını çekti ve adamın başına salladı.
Hemen ardından acı bir çığlık duyuldu, insanlar korkulu bakışlarla suçu üstlenen adama bakarken ses onun arkasından gelmişti.
Adamın kılıcı sıkıca kavradığı iki eli kollarıyla birlikte düz bir şekilde kopmuştu.
Adamın kollarından kan fışkırırken yere düştü, bedeni kendi kanıyla ıslandığı sırada çırpınıyordu. Çok geçmeden çığlıklar devam etti, her çığlık bir önceki kadar dehşet vericiydi. Göz açıp kapayıncaya kadar 40 adam yerde kanlar içinde yatıyordu. Hiç birisi ölmemişti fakat hepsinin ölüme dakikaları kalmıştı. Kolları ve bacakları bedenlerinden temiz bir kesikle ayrılmıştı. Patronları dehşet içinde bu sahneyi izlerken ne tepki vereceğini bilememişti. Gözleri çevreyi taradığı sırada havada duran birisini gördü. Korkuyla geri çekildi, Ned'in ilahi görünüşü ve havada süzülüşü dehşet vericiydi,
Adam ağzını açıp yalvarmak istedi fakat Ned'in onun sözlerine ayıracak zamanı yoktu. Değersiz bir lekeyi siler gibi elini salladı. Büyülü bir söz söylemişti fakat adamın bedeni bir anda sıkılmaya başladı. Çok geçmeden bir portakalın sıkılması gibi giderek göçtü, vücudunun her yerinden kanlar çıkarken kemiklerinin kırılma sesi yankılandı. Adam her nefes verişinde sıkıştırılma hissi dahada yükseldi ve bir süre sonra tonlarca ağırlık altında preslenmiş gibi ince bir et tabakası olarak yere düştü. Acısı görenlerin bile içini sızlatmıştı. Adamın yakma isteği Ned'in ona verdiği cezanın yanında çocuk oyunlarından farksızdı.
Ned köylülere bakış attı fakat hiçbirisiyle ilgilenmedi. Aklında ki tek şey bir an önce Nina nın yanına gitmekti. Yönünü zindanlara çevirdi.
Süraatle zindanlara ulaştığında derin bir nefes aldı. Işık hala zindanın içinden parlamaya devam ediyordu, etrafta insan yoktu ve zaten diğer mahkumlar Ned'in dikkatsizce ortaya çıkardığı baskı sonucu ölmüştü.
Ned toz haline gelmiş çatıdan içeriye süzülerek girerken gözleri yerde bir tanrıçanın ışığı gibi parlayan Nina'nın bedenine ilişti. Büyüleyici yüzü huzur içinde görünüyordu, yaraları gözle görülür şekilde iyileşmişti, cildi ise sağlıklı bir tonda parlıyor yanakları bile hafif kızarmıştı. Ned Joseph'İn başını yere koydu ve oturdu, Ninanın büyüleyici güzelliğini izlerken ilk defa gelecek hakkında hayaller kurdu.
20 Dakika olduğunda ise Nina yavaşça gözlerini açtı, Mavi gözlerinden alevler saçıyormuş gibiydi, parlak gözleri Ned'in kalbine bir ok gibi saplandı. Ned gülümseyerek Ninaya baktı ve,
'Daha iyi misin ?'
Nina şaşkın bir şekilde karşılık verdi,
'Artık acımıyor. Çok iyi hissediyorum, ruhum bile yenilenmiş gibi.'
Ned gülümsemeye devam ederek karşılık verdi.
'İyi olmana sevindim.' dedi ve Josephin başını kaldırıp Nina'a gösterdi.
'Sana bunu yapanın başını sana getireceğimi söylemiştim. İşte!'
Nina Josephin başına baktı, kalbinden yükselen öfke ve bir anda gözlerinden süzülen mutluluk göz yaşlarıyla ileriye fırlayıp Ned'e sarıldı.
'Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim.' Ned Nina'nın kokusunu derin derin içine çekti,
'Artık benimle gelecek misin ?'
Ned'in sesi endişe doluydu bir defa daha red cevabını alırsa yıkılacaktı.
'Gelirim. Seninle her yere gelirim.' dedi Nina. Daha 30 dakika olmamasına rağmen Nedi çoktan kabullenmiş ve onu benimsemişti. Ondan uzak bir hayatı düşünmeye ne aklı ne de kalbi müsaade etmiyordu.
Ned mutluydu, intikamını alınca bile bundan daha mutlu olabileceğini düşünmüyordu, bu sabah uyandığında sıradan bir gün geçireceğine emindi, Nina ile tanışana kadar yaptığı her şey 3 hafta boyunca sıkılmaması için kendisine yeni iş bulmasından fazlası değildi fakat amaçsızca çıktığı yol ona çok büyük bir şey kazandırmıştı.
'O zaman gidelim. Yeni hayatımızda birlikte yaşalım.' dedi Ned. Ninanın ellerini tuttu ve yavaşça havalanmaya başladı. Nina bir anda korkuyla Ned'e sarıldı. Uçmak en büyük hayallerinde bile asla olmayan bir şeydi. Ned'İn büyücü olduğunu zaten çoktan anlamıştı fakat uçabilecek kadar güçlü olduğunu tahmin etmemişti. Uçabilen büyücülerin gücü efsanelerde anlatılırdı. Nina ilk defa şansına şükretti çünkü şansı onu Ned ile karşılaştırmıştı.
Yıllar süren acı dolu hayattan ve güzelliğinin başına açtığı onca beladan sonra mutlu olmak için bir fırsat yakalamış ve sıkıca sarılmıştı. Ned'in bedenine kollarını dolarken aşkla gözlerinin içine bakıyordu. Annesi babasız bir çocuğa sahipti ve bir soy adı yoktu. Köylük alanda bile bir fahişe muamelesi görmüş ve günlerce köylü kadınların eziyetlerini çekmişti. Nina ise annesinden dolayı bu acılardan payını almıştı, çevre kasabalardan ve şehirlerden gelen dillere destan güzelliğini duymuş olan herkes bir süs eşyası gibi Nina ya sahip olmak istemişti fakat talipler kendi aralarında savaştıktan sonra pes etmiş ve geri çekilmişti. Nina dokunulması yasak bir meyve gibi öylece büyürken talipleri giderek artıyordu fakat ilk defa bütün talipleri arasında bir kişiye aşık olmuştu.
Bakanın bir daha bakmak istediği güzelliği, hayat dolu gözleri ve bir elmas gibi parlayan kusursuz cildi bir lanet olarak sırtında yıllarca taşıdığı kamburdu fakat şimdi herşeyile Ned'e ait olmak istiyordu.
Kısa süre sonra Ned ve Nina süzülerek Anka Şehri'nin kapılarına indi. Ned'in ilahi figürü nöbetçilerin saygıyla eğilmesine sebep olmuştu fakat Nina'nın akılları başlarından alan güzelliği kaçamak bakışlar atmalarına sebep olmuştu. Ned şehre girdikten sonra Nina'a her yeri göstermek istemiş gibi yavaşça etrafı gezdirdi. Her girdikleri sokakta insanlar Ned'e bakıyor ve ardından Nina'a büyülenmiş bir şekilde aşk dolu gözlerle bakıyorlardı. Ninanın akılları başlardan alan güzelliği ve zarif hareketleri erkeklerin hayelini kurduğu kadının yaşayan hali gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASD
FantasiaFantastik #1 bir zamanlar. Kurgusal bir boyutta geçen hikayenin baş kahramanı 4 yaşındayken ailesinin ölümüne şahit olmuştur. O günden sonra hayatında ki hiç bir şey aynı kalmamıştı. Hayatını ailesini öldürenlerden intikam almaya ve klanını eski iht...